ANA SAYFA2019Şubat25DİJİTAL DÖNEMDE İLETİŞİMİN KURALLARI! Teknoloji & Sosyal Medya DİJİTAL DÖNEMDE İLETİŞİMİN KURALLARI! Seneler önce e-posta atmak ne kadar havalıydı. Hatırlar mısınız? Bir Y Jenerasyonu üyesi olarak ucundan da olsa e-postanın, e-posta olduğu yılları ucundan da olsa yakaladım. Hele çalıştığın yere ait bir e-postanın olması ne kadar havalıydı. Tabii bu iletişim türünün kendi içinde belli kuralları vardı. Bunları araştırır öğrenirdik. Bizden daha büyükler ile e-postalaştığımız zaman o düzeni anlamaya çalışır ve biz de aynısını uygulardık. Rezil olmamak için ise internette “resmi e-posta yazımı” gibi arama terimleri ile çözmeye çalışırdık bu ciddi ve bir o kadar da resmi dünyayı. Hatırlar mısınız? E-posta üzerinden tebrik kartları atılırdı ve ne kadar havalılardı? Birbirinden farklı olanı bulacağız diye sabahlara kadar o kartlar arasında gezinip dururduk. Aradan seneler geçti… Liseden mezun olduğumuz / olacağımız senelerde Facebook ile tanıştık ve ondan sonra kendimizi bir anda o e-postlardan uzaklaşmış ve neredeyse çok kanallı iletişim platformu haline gelen sosyal medya platformları üzerinden iletişimimizi sürdürür halde bulduk. Bir kuralı yoktu. Kuralları biz yazıyorduk. Kollektif olarak hareket ediyor, aksilikler yaşıyor fakat bir karmaşa yaşamıyorduk. Aksine hayatımızı daha da kolaylaştırmıştı. Yazılı bir kural metni yoktu, içimizden nasıl gelirse öyleydi. Sonraları tüm iletişimimiz bunlar üzerinden dönmeye başlayınca kendimizce kurallar koymaya başladık. Bazı şeyleri ayıpladık, bazı şeyleri yadırgadık ve daha önceden bildiğimiz bazı iletişim kurallarını takdir edip uygulamaya başladık. Ve bugün karşımızda bizlerin iletişimini kolaylaştıran Twitter, Snapchat, Instagram, Facebook, Whatsapp ve daha ismini sayamadığımız birçok platform var. Yukarıda yazının fotoğrafında olduğu gibi hepimiz birbirimize bazı platformlardan bir şekilde bağlıyız. Bunun en güzel örneğini gösteren platform ise LinkedIn. Çeşitli isimlerle hangi dereceden nasıl ve ne şekilde bağlı olduğumuzu gösteriyor. Dolayısıyla tam terim ile gerçekten dijital medya ile dünya küçük bir köy. Ulaşılabilirliğin bu kadar ve çeşitli olduğu bir ortamda kuralsızlık bir yere kadar olabilirdi. Şimdilerde ise tüm her şey oturduktan sonra bu platformlar ve iletişimin kuralları yavaş yavaş belirlenmeye başladı. Elisabeth Bernstein’in The Wallstreet Journal’daki yazısında da bahsettiği gibi; “Günümüzün iletişimi sürekli büyüyen ve ilişkilerde üzerine konuşulmayan bir konu! İletişimsel olarak uyumsuz hale geldik. İletişim için birçok yöntem mevcut, hepimizin de kendine göre bir favorisi var ve kimse bu konuda uzlaşmak istemiyor. “ Bernstein’in yazısında bahsettiği kitap olan “Alone Together: Why We Expect More from Technology and Less from Each Other.” yani “Birlikte Yalnızız: Neden Teknolojiden Çok Şey Bekliyor ve Birbirimizden Daha Az” kitabının yazarı ve psikolog Sherry Tuckle’ın TEDX konuşmalarını aşağıda sizlerle paylaşıyorum. Günümüz iletişimini ve iletişimimizde teknolojinin önemini anlamak açısından oldukça faydalı. Bu konuşmalarda Tuckle’ın bahsettiği pek çok şey hakkında oldukça fazla yazı çıkabilecek ve araştırma konusu olabilecek konular. Sherry Tuckle’ın dijital iletişimde bireysel ilişkilerimiz konusundaki inancı, nasıl daha iyi iletişebileceğimiz konusunda bir diyalog başlatmamız. Birbirimizin iletişim biçimine saygı duymalı fakat sınırlar çizmeliyiz. Eğer başarısız olursak, bu işin riski birbirimizden çok fazla sıkılacağız ve artık daha fazla iletişim kuramayacağız. Konu kişisel ilişkilerimiz ya da yakınlarımızla olan ilişkilerimiz olduğunda hislerimizi ya da taleplerimizi kolayca iletebiliriz. Fakat konu sadece bireysel ilişkilerimizin olduğu iletişim değil, daha geniş bir açıyı kapsıyor. Virginia Tech Üniversitesi’nden Profesör James Ivory; “Yeni iletişim kuralları, tıpkı geçmişte de gördüğümüz gibi, bir fenomen duruma karşı bir manifesto! Jenerasyonlar ve arkadaşlardan oluşan küçük grupların kendi gelenekleri ve dilleri olduğu gibi internet kültürünün doğurduğu teknolojiye bağımlı bireylerin yazışma ritüelleri var.” Resmi dilin kolay öğrenilebildiği gibi maalesef dijital iletişim bu kadar kolay öğrenilemiyor çünkü dijital iletişimin kriptik ipuçları iletişimde olan karşı tarafın arama, yazı ya da e-posta ile anlayabileceği türden değil. Ivory’e göre; “İnsanlar yüz yüze görüşmüyorlarsa, bu tür durumlarda öncelikle ortadan kaybolan sözsüz yani ifadelerin yer aldığı iletişim zenginliği. İnsanlar bu eksikliği, yeni iletişim türünde, yüz yüze iletişim türüne benzetmeye çalışarak aşmaya çalışıyorlar. Bunu da emojiler, resmi olmayan bir dil kullanarak ya da animasyonlu görseller göndererek yapıyorlar.” Görgü kuralları ve yaşam uzmanı Elaine Swann’a göre sosyal davranışların, günümüzün iletişim evrimine uyması için değişmesi gerekiyor. Swann; “Geçmişte telefon açıp, doğum günü ve yeni yıl kutlardık. Bugünlerde, bu tür içerikleri mesaj olarak göndermek uygun görülen iletişim modeli. Bizler, iletişimimizde kullandığımız teknolojik araçlar ile evriliyoruz. İletişime ait bu kuralların da evrilmesi gerekir.” James Ivory’e göre yeni nesil tekno iletişim kurallarına tam anlamıyla adapte olabilmek için öncelikle bu kültürü anlamalıyız. Fakat burada gözden kaçırmamamız gereken şeyin kuralları bir bütün olarak algılamak yerine, her platformun kendine ait bir kuralı olduğunu kavramak. Yani bir platformda kibar olarak adlandırılan bir şeyin, bir diğer platformda kaba olarak adlandırılabilir olduğu gibi bir gerçekle yüzyüze olduğumuzu unutmamalıyız. Elaine Swann’e göre ise; bu noktada bazı kuralların zamanın testine ihtiyaç duyduğu. Swann; “Eğer sizi arıyorsam ve o an konuşamıyorsanız, lütfen telefonu cevaplamayın. Birincisi bu yanınızda olan arkadaşlarınıza karşı saygısızlık, ikincisi benim zamanımı önemsemediğinizi gösteriyorsunuz.” Uzmanların konu hakkındaki görüşlerinden sonra gelelim, kendi içimizde tekno iletişim dedikleri dönemi en derinden yaşayanlar olarak uyduğumuz yazısız iletişim kurallarına… Arayabilirsin! Sanırım kuralların en başını çeken; müsait olduğuna dair bir mesaj almadan arama gerçekleştirmemek. Hayatlarımız oldukça hızlı ve yaptığımız hiçbir şeyin eskisi gibi bir düzeni yok. Toplantı saatlerinden, yemek saatlerine ve hatta kendimize ayırdığımız saatler bile kişiden kişiye farklılık gösteriyor. Dolayısıyla telefon etmeden önce bile birine arayacağını belirten bir yazılı mesaj atmak ve ondan aramak için izin almak günümüzün yazısız iletişim kurallarının en önemlilerinden biri. Karşında Ben Varım! Yazının üst kısımlarında Elaine Swann’in de altını çizdiği detaylardan biri; eğer önemli bir telefon değilse, biriyle konuşurken, bir topluluk içinde iletişim halindeysek, telefonu açmamalıyız. Bu hem yanında bulunduğumuz insanlara karşı, hem de odaklanamayacağımız için karşı tarafa karşı saygısızlık. Facetime! Sokaklarda ellerinde yüzlerine dönük telefonlarla konuşan birçok insana denk gelir oldum. Bu konudan ben de oldukça müzdarip olanlardanım. Bir toplantı esnasında bir müşterimden gelen Facetime araması, kalabalık bir ortamdayken arkadaşlarımdan gelen Facetime talepleri… Bir üstteki maddeye ek olarak, özellikle Facetime arama yapılacaksa mutlaka ama mutlaka haber verilmesi önemli. Çünkü bu aramalara cevap vermediğimiz zaman karşı taraf yanlış anlayabiliyor. Dolayısıyla yanlış anlamalara mahal vermemek adına öncesinde Facetime araması yapılacağına dair bir haber verilirse daha sağlıklı iletişim kurabiliriz. Tek Kelime! Birçoğumuzun belki de en müzdarip olduğu konuların başında geliyor; bir-iki ya da az harfli yazılı yanıtlar. Çoğu zaman tek harf bile olabiliyor bu cevaplar. Mesela; “tmm”, “ok”, “hmmm” ya da bir benzeri. Sorduğumuz ya da yazdığımız cümleye ya da soruya karşılık tatmin edici bir cevap bekliyoruz aslında. Peki, sizin aldığınız en kısa mesaj yanıtı neydi? Mesajımı Aldın Mı? Müsait olmuyoruz, yazamıyoruz, cevap veremiyoruz çoğu zaman. Her ne kadar bu soruya maruz kalsakta biz de aynısını yapıyoruz. Anında bir yanıt bekliyoruz. Belki de dijital iletişim bize sabırsızlığı ve anında yanıt alma gibi bir özellik kattı. Hatta yanıt alamadığımız “mesajımı aldın mı?” sorusunun ardından hepimiz kendimizi çaresizce karşı tarafı ararken bulur olduk. Hatta bu yanıtları çoğu zaman Facetime ya da görüntülü aramalarla bulmaya çalışır hale geldik. Bilgilendirme! “Mesajımı aldın mı?” soruları ile yüzleşmek ya da buna maruz kalmamak için David DeWolf’un bahsettiği 24 saat kuralını uygulayabiliriz. Eğer üzerine düşünüp cevap vermemiz gereken bir mesaj aldıysak ve bunu cevaplayacak bir vaktimiz yoksa, mesajı aldığımız gibi basit bir bilgilendirme ile karşımızdakine ve yazdıklarına saygımızı göstermek adına bu bilgilendirmeyi geçebiliriz. Fakat cevap süremizin 24 saati geçmemesine özen göstermeliyiz. Ayrıca, sadece mesaj ve e-posta değil, herhangi bir bahaneniz yok ise; hangi platformdan olursa olsun geç cevap vermekte ayıp davranışlardan biri. Gece Mi, Gündüz Mü? Twitter’da bir kullanıcı şöyle yazmış; “eğer gece en son mesaj gönderecek kişi değilsen, sabah ilk mesaj gönderecek kişisindir.” Çok doğru değil mi? Sürekli ulaşabiliyor olmak bizde maalesef bazı etmenleri göz önünde bulundurma durumunu göz ardı etmemize neden oldu. Gece geç saatlerde gelen iş arkadaşlarından ya da müşterilerden mesajlar, tam işten çıkmış arkadaşlarla sinemadayken alınan o gerilim duygusuna neden olan e-postalar ve daha birçoğu… Maalesef, birbirimize sürekli ulaşabiliyor olmak bizlerdeki zaman kavramının ve “rahatsız etmeyeyim geç oldu” kavramının da ortadan kalkmasına neden oldu. Bu nedenle bir sonraki mesajınızda bu durumu da göz önünde bulundurmanız iyi olabilir. Bir Ricam Olacak! Eğer bir kişiden yazılı mesaj olarak bir ricada bulunacaksak talebimizi direkt iletmek yerine nezaketen bir giriş ya da bir benzeri hal hatır sorma aşamasına girmemiz gerekir. Bir anda telefonumuzda enteresan mesaj talepleriyle karşılaşıyoruz; “şu belgeyi bana da gönderir misin?” Herşeyi her an aklımızda tutabilecek gigabyte’a henüz ulaşmadık. Taleplerimizi iletmeden önce uzun zamandır görüşmediğimiz biriyse hal hatır sorduktan sonra konuyu hatırlatarak bir mesaj göndermek hatta iş ile ilgili bir şeyse eğer e-posta ile bu bilgiyi talep etmek daha yerinde olabilir. Listemde Yoksan Sorgulama! Sınırsız arkadaş olma kombinasyonları ile çevriliyiz. Birbirimizi tanımasak dahi birçok alandan birbirimizi ekleyebiliyor ve çıkarabiliyoruz. Çok sık yapılan hatalardan biri de bu sanal arkadaşlıklarda hesap sorulma evresi. “Beni takipten neden çıkardın?” Kişisel olarak yaşadığım bir problem değil fakat birçok kişiden duyduğum bir problem. Bu konuda da sınırlarımızı bilmek ve sanal arkadaşlığın sınırının olduğunu bilmek önemli. Yorumlar! Eğer biri sizin bir fotoğrafınıza ya da yazdığınız bir şeye yorum yapıyorsa, cevaplamanız oldukça önem arz eden konulardan. Özellikle Instagram’a da sonunda gelen yorumu beğen butonu bu konuda hayat kurtarır nitelikte oldu. Nereden Cevap Vereyim! Sizinle hangi platformdan iletişime geçiliyorsa, cevabınızı yine o platformdan veriyor olmanız oldukça önemli. Mesela çalışırken en sık karşılaştığım problemlerden biri. E-posta yoluyla gönderdiğim bir soruya ya da metne, Whatsapp ya da Instagram üzerinden cevap alıyor olmam. Dolayısıyla bir konu hakkında geçmişe dönüp ilgili konuşmayı bulmaya çalışırken kendimi parçaları birleştirmeye çalışan siz deyin bir Sherlock Holmes, ben diyeyim bir Müfettiş Gadget gibi hissediyorum. Kendimi Beğeniyorum! En sık yaptığımız hatalardan, belki de egoist görünmemizi sağlayanlardan biri de kendi gönderilerimizi beğeniyor olmamız. Sosyal medyanın yazısız iletişim kurallarından biri de kendi fotoğrafını beğenmenin hoş karşılanmadığı. Beni Beğenir Misin? Yine “ayıp” ya da “kabalık” olarak nitelendirebileceğimiz davranışlarından biri de gönderilerimiz için “beğeni” ya da “yorum” istemek. Sosyal medyanın, hatta Instagram’ın ilk senelerinde özellikle tekno-iletişimle hayatımıza giren kavramlardan biri olan “takipçi kasmak” adına sıkça yapılan bir şeydi bu. Hatta “takibetakip”, “like4like” ve daha buna benzer pek çok yorum bulduk fotoğraflarımızın altlarında. Bu da günümüz iletişiminin onay vermediği konulardan biri. Çalmayın! Çok kez karşılaştığım durumlardan biri. Yazdığım ya da paylaştığım bir içeriğin başka sayfalarda sanki onlara ait-miş gibi paylaşılabilir olduğu gerçeği. Bunu denetleyebileceğimiz bir mekanizma maalesef yok. Üniversitenin ilk senesinde adını hala söylerken zorlandığım bir konuydu; Plagiarism, yani eser hırsızlığı. Bu konu maalesef sadece akademik alanda değil, sosyal medyada da tartışılan ve hassas konulardan biri. Başkalarının sözlerini, işlerini ya da kendilerine ait paylaşımlarını onları etiketlemeden paylaşmamakta yazılı olmayan kurallardan önemli olanı. Çoklu Sorular! Eğer size biri, birden fazla sorunun bulunduğu yazılı bir mesaj atıyorsa, mesajın bir sorusundan ziyade tüm bölümlerine cevap vermeniz beklenir. Birden Çok Paylaşımlar! Geçtiğimiz gün bununla ilgili çok güzel bir tespit vardı; “dikiş izi gibi story atmak“. Gülümsemiştim okuduğumda fakat sonra düşününce çok doğru bir benzetme olduğu kanısına vardım. Özellikle söz paylaşımlarını ve story paylaşımlarını çok yapmamaya çalışmakta kurallardan biri. Kutlamalar! Aramak yerine kutlamalarınızı mesaj yoluyla yapabilirsiniz. Bu noktada önemli olan arkadaş ya da çevrenizdekilerin bu konudaki hassasiyetlerini göz ardı etmemeniz. Grup Mesajları! Grup mesajlaşmalarında bire bir yazışmalardansa grup yazışmalarına önem verilmeli ve buna dikkat edilmeli. Çok sık yapılan hatalardan, adı üzerinde grup yazışması! Haberler! Eğer üzücü ya da kötü bir haberiniz varsa karşı tarafa ileteceğiniz bunu mesaj ya da DM yoluyla yapmamanız gerekir. Paylaşabiliyorsan, Cevapta Verebilirsin! Eğer herhangi bir platformda paylaşım yapabiliyorsak, karşı tarafa cevapta verebilecek zamanımız var demektir. Yazı Kaynak: USA Today Prezi – Soo Ah David DeWolf The Wallstreet Journel – Elizabeth Bernstein Yazı Fotoğraf: Pulsar Informatique @mugztheblogger 2007 senesinde Ayazağa Işık Lisesi ve ardından 2011 senesinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu olan Mugz yarışmaya, yazmayı çok sevme kontenjanından katılıyor. MugzTheBlogger; hayat, aşk, kariyer ve daha birçok konuda yazıları ile sizinle buluşuyor. Yazıyı Paylaş Önceki YazıJAPONLARIN PARA BİRİKTİRME YÖNTEMİ: KAKEIBO! Sonraki YazıDÜNYANIN EN GÜZEL 25 KÜTÜPHANESİ! 25 Şubat 2019