ANA SAYFA2018Eylül12EVLİYSEN MUTLUSUN! DEĞİLSEN UMUTSUZ! Aşk-Evlilik EVLİYSEN MUTLUSUN! DEĞİLSEN UMUTSUZ! Evlilik gerçek mutluluk mu? Evli değilsek mutlu değiliz ve bunu kendimize bile itiraf edemiyor muyuz? 30 yaşımın ilk günlerinde, sanki herkes birlik olmuş ve yeni yaşıma girdiğim ilk günden itibaren tek konuştuğumuz yani onların konuştuğu ve benim dinlediğim tek konu; evlilik! Sanki 30 evlilik için reşit olma yaşı gibi. 30 bir alarm gibi, insanların seni dürtmek için kendilerinde cesaret bulduğu bir yaş. Bu zamana kadar ciddisini geçtim hiç ilişkim olmadı. İster mükemmeliyetçi deyin, ister seçici, ister kimseyi beğenmiyor… Bir mağarada yaşamıyorum iyi kötü haftada ortalama 3-5 insanla tanışıyorum. Fakat amacım evlenecek birini bulmak değil. Tek ve ulaşılması kolay bir hedefim var; evlilik olmasa da kafamın uyacağı bir insan bulmak. Bu zamana dek şanssızlığım bu adamı bulamamak oldu. Yoksa karşıma çıkmadı değil, yoksa denemedim değil. Denedim ama olmadı. Havlu atmadım ama özel bir çabam da yok. Çünkü çabayla olacağına inanmıyorum. Hayatta her şeyin bir nedeni olduğuna inananlardanım. Karşıma çıkan, hayatıma dahil olan her insanda farklı bir şey gördüm. İzlediğim her filmde, her dizide, dinlediklerimde okuduklarım da hiçbiri ama hiçbiri öylesine olmamıştı. Her izlediğim, tanıdığım, dinlediğim ve okuduğum belirli bir zaman diliminde hayatıma dahil olmuş ve bana bir şey öğretmişti. Ve o insan geldiğinde ben de her insan gibi evliliği düşüneceğim tabii ki. Evlenmeyeceğim gibi bir inatlaşmami katı bir tavrım ya da inkarım yok. Evlilik? Bu konu ülkemizde herkesin bekar, evli, genç yaşlı herkesin uzman olduğu ve konu bu olunca saatlerce konuşabildiğimiz, ortak çıkarımlar yapabildiğimiz tek konu. Hele ki evli insanlar arasındaki bekarsanız evlilik şiddetle tavsiye edilir. Hatta konuştukları tek konu sizin neden bekar olduğunuz ve bekar kalmamanız aksında ilerler. Yani onlar konuşur, siz tam ağzınızı açacakken söyleyecekleriniz ağzınıza tıkılır. Ağzınızın payını bir güzel alır, oturursunuz. Hele ki bir de kızsanız. Geçmiş olsun, bu konu hakkında hiç söz hakkınız yok. Çünkü bu yaşa kadar evlenmemiş olmakla yeterince suçlusunuz zaten. Evliliğin insanların hayatına bir düzen getirdiği kabul edilir. Aslında düzeni biz oluşturmamız gerekirken. Benim inancım böyle değil bu işin kolayı. Tüm sorumluluğu evliliğin üzerine yık. Çünkü evlilik sihirli ve evlenince birden her şey yoluna giriyor, sen hiç çaba göstermeden. Evlilikten önce insanın bir düzen oluşturması gerektiğine inanıyorum bir hayat düzeni. Sonra düzeni olan iki insan bir ortak noktada yollarını birleştirir ve var olan düzende oynamalar yapılarak ilerlenir. Ama maalesef biz bekarlar serseri mayınız, herhangi bir düzenimiz yok. Hem tehlike arz ediyoruz, hem de şuursuzuz. İnkar etmeyin mutlu da değiliz! Aslında bunu kendimize bile itiraf edemiyoruz. Evlilik uzmanlarının ( her an yanınızda mutlaka bir tane olabilir siz yine de dikkatli konuşun) söylediğine göre=) Yeni nesilin evlilik anlayışı eleştiriliyor, düşünce yapıları, hayat tarzları ama diğer taraftan bekar insanlara bu mutsuzluğa ve o beğenmedikleri yeni nesil evliler grubuna dahil olmaları konusunda baskı da yapılıyor. Peki, bu evliler, bu evlilik uzmanları bizden ne bekliyor? İnanın bugüne kadar çözemedim. Düzgün olarak nitelendirdiklerini, beğenmediklerini, saygı duyduklarını duymadıklarını tüm evlilileri sürekli eleştiriyorlar ama evliliğe dair ne beklendiği hakkında kesin sınırlarımız da yok. Bence konuşacak konu kalmayınca bize sarıyorlar gibi geliyor. Geçtiğimiz gün bir yerde oturuyor, kafamı dinliyorken bir büyüğüm geldi. İşten güçten konuşmaya başladık. Derken konu tabii ki evliliğe geldi. Taze kan ve neden evlenmediği konusunda sömürülecek ve bir de güzel pişman edilip, kendi derdine bırakılacak. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı, bazen oluyor öyle. “Artık evlen düzenini kur.“ “Böyle iyiyim ben iş güç, güzel“ “İyi değil, kendini kandırıyorsun“ dediği an gözlerim fal taşı gibi açıldı. Kime ne anlatmış olabilirdim. Ben evli değilim diye ağlamamıştım ve mutsuz değildim. Sanki birinden benim hakkımda bir şey duymuştu, o kadar emindi ki… “Neden?“ “E, kandırıyorsun tabii mutlu değilsin.“ “Mutluyum neden olmayayım ki?“ “Düzen kur düzen!“ İnatla herhangi bir düzenim olmadığı konusunda ısrarcıydı. Beni tanıyanlar, gerçi o da bilir, ciddi bir hayat düzenim ve disiplinim vardır. “Kiminle evleneceğim ki?“ “Ne bileyim, onu da ben mi bulacağım?“ “Hayır! O anlamda demedim. Öyle evleceğim dediğinde kolay mı kendine göre birini bulmak. Evlilik sizin zamanınızdaki gibi değil. Ben biraz gelenekselciyim, biraz yaşıtlarımın aksine farklı düşünüyorum. Artık evlilik kavramı çok farklı, o kadar çok değişen şey var ki… İki tarafta maalesef aile olma sorumluluğu almak istemiyor. Genel olarak sorumluluk almak istemiyorlar. Büyük bir çoğunluk baskılara dayanamıyor ve evleniyor. Bak çevrendeki gençlere… İstisnalar elbet vardır… “ “Doğru ben mesela şeylerin (adları bende kalsın) evliliğini hiç beğenmiyorum.“ “Neden peki?“ “Evli gibi değiller ki, sorumluluk sahibi değiller, hiç evli bir çift gibi davranmıyorlar…“ Tabii burada evli çift gibi davranmanın kılavuzunda ya da onların kılavuzunda ne olduğunu bilmediğimden yorum da yapamıyorum=) Yani beklenen ne? “Dediğime geldik yani…“ Ve ben örneklerle iddiamı güçlendirirken başlarda bağıra çağıra “evlen” diyen o kişinin gittikçe motivasyonu düşüyor ve giderek bana hak vermeye başlıyordu ama o egolar. Tam gideceği sırada… “Sen yine de evlen, evlen!“ Bu komut son zamanlarda benim için bir “merhaba”, bir “iyi akşamlar” gibi iyi niyet temennisi içeren bir kalıp halini aldı. Ve her çıktığım ortamdan bu şekilde uğurlanıyorum. Yani her şeye rağmen evlenmeliyiz. Kervan yolda düzülür mantığı sanırım oldukça yanlış anlaşıldı. Sen temel ihtiyaçlarını hazırlarsın, eksiklerin zamanla tamamlanır. Ama çer çaputsuz yola çıkıp bu lafı da etmemeliyiz diye düşünüyorum. Yani temelsiz bir binaya kat çıkalım demekten farkı var mı? Sanıyorum yok. “Şu dünyada mutlu olmak istemeyen, ruh ikizini bulmak istemeyen biri var mı?“ diye sorsam herkes aklımdan şüphe eder ama yine de herkes aksini düşünüyormuşçasına sorguluyor. Var mı mutlu olmak istemeyen? Kendi mutluluğuna birini de dahil etmek istemeyen? Ruh ikizini bulmak istemeyen? Hayat arkadaşı olabileceği bir eş istemeyen? Peki o’nu bulduğumuzda tüm o evlilik sürecinde kendimizi o hengameye kaptırmadan, birbirimizi yıpratmadan o süreçten hafif sıyrıklarla çıkabilecek miyiz? Çocuk! Evlenince bitecek mi peki? Tabii ki hayır! Bitmeyecek! Çünkü sırada ikinci etap var; çocuk! Yapsan dert, yapmasan dert. Yapsan kim bakacak? “Ben kendim bakmak istiyorum” desem, nasıl bakacak tek başına. Annelerimden yardım istesem, “kendi bakamadı annesini çağırdı“. Bakan herhangi birini bulsam, “bakıcıyla olur mu o iş? Şimdikilerin hepsinin yanında bir kadın“. Yapmasam olmuyor mu? Yapmamak daha büyük bir dert. “Herhalde birinde problem var, çocuk bakacak kapasitede değiller herhalde. Yaşı geçiyor elini çabuk tutmalı. İşleri iyi değil belki, kendileri zor geçiniyorsa…” Yani bu işin içinden hiç çıkılmaz! Tabii ki insanların söylediklerine takılmayacaksın ama evlilikteki gibi maalesef ne yapsan dert! Nasıl yaptığın? Neden yapıp yapmadığın… Herkese dert! Olabildiğince, elimden geldiğince kaçmaya çalışsam da bir türlü bir yerden hiç ummadığım anda bazen savunmasız yakalanıyorum bu muhabbete. Kişisel görüşüm hem evlilik, hem de çocuk konusunda birer ehliyet olmasından yana. Herkese göre değil ebeveyn olmak, evli bir çift olabilmek. Kelimelerin de anlamlarının içi boş maalesef. Çift olabilmek! Ne kadar anlamlı aslında… Düşünsenize çift, yani siz iki yarımmışsınız ve bir çift olmuşsunuz. Gözlerinizden anlıyorsunuz ne söylemek istediğinizi ve her anlamda birbirinizi tamamlıyorsunuz ve bunu herhangi bir beklenti ile değil tamamen içgüdüsel ve severek yapıyorsunuz. Ne kadar değerli. Fakat “evli bir çift” artık bir klişe. Çift olamayan evliliklerdekiler bile evli çift olarak anılıyor. Mesela çiçeği burnunda çiftler var aslında burunlarından soluyan, boşanmak için gün sayan. Mutlu çiftler var, mutlu görünümlerinin altında aslında hiç ama hiç mutlu olmayan. Uzun uzun aşkımlar var, alelade söylenen, bir tanemler var 3-4 kişiye söylenen. Canımlar var, candan çok öteler. Bekara koca boşamak kolaydı eskiden, şimdi evliye evlendirmek kolay. Aslında evlilik bu kadar kolay mı? Bu kadar “hadi evleniyorum” denebilecek kadar, ani bir karar alınabilecek bir mevzu mu? “Acele işe şeytan karışır” demiş atalarımız hani işi o kadar aceleye getirmeyin demiş. İnsanlar sanki bir şeyler kaçıyormuş gibi çatır çatır evleniyorlar. Aralarında isteyerek ve bunu sindirerek yapanlar yok mudur? Elbet vardır, var karşıma da çıkıyorlar. Ama evlilik konusu maalesef başkaları tarafından kendine yalan söylediğine inandıkları, aslında evlenene kadar hiç mutlu olmadığın bir alan bekarlık. Neden peki? Belki hayatımda yoluna oturtamadıklarım var, belki hiç evlenmek istemiyorum, belki hiç ayrılmak istemediğim için bunu gerçekten doğru bir insanla yaşamak istiyorum. Mesela ruh eşi derler ya hani ben ona çok inanırım. Çok güzel bir efsanedir… Ruh Eşi… “Eğer onlardan biri diğer yarısıyla, kendinin gerçek yarısıyla tanışırsa, bu çift kendini aşkın, dostluğun ve en derin yakınlığın büyüsü içinde kaybeder. Bir daha asla, bir anlığına bile olsa, biri diğerinin gözünden ırak olamaz.” ─ Plato İnsanları güçsüzleştirmek isteyen Zeus onları ikiye böler. Oğlu Apollon’a ise bölünenlerin yüzlerini kesik tarafa çevirmesini emreder. Yeni her bir kişi kesilip ayrıldığını görmüş olacak ve düzen sağlanmış olacaktı. Eğer ki insanlar yine bir tehdit oluşturacak olurlarsa, Zeus onları yine kesip bölecek ve böylece tek ayak üzerinde zıplamak zorunda kalacaklardı. Aristofanes bölünmüş insanların sefil bir halde olduğunu söyler; “Her biri, diğer yarısının hasreti içindeydi; bu yüzden, birlikte tekrar büyüyebilmek için birbirlerini sarıp sarmalarlardı.” Bugün evlenmek istesek tüm bekarlar olarak, hiçbirimizin birini bulmak konusunda hiç sıkıntı çekeceğini düşünmüyorum, tek niyetimiz öylesine evlenmekse eğer. Ya da altın toplamak için evlenecek birini bulmak çok zor değil, boy boy sosyal medyada fotoğraflarımızı yayınlayacağımız birini bulmakta zor değil. Zor olan bir ömür geçireceğine yemin edeceğin insanı bulmak. Hayat paylaşımının olduğu, hayatın getirdiklerini birbirine saygını yitirmeden göğüsleyebileceğin, belki sonuna kadar aşık değil ama birbirine vicdanını hiç kaybetmeyeceğin. Bakarken gözlerinin ışıldayabileceği. Tartışmaların, birbirimizi değiştirmek yerine olgunlaştıracağı insanlar olabilmek, tüm söylenenlere inat kulaklarımızı tıkayıp kendi kararlarımızı verebilmek, ortak değerlerle vicdanlı, saygılı ve huzurlu çocuk yetiştirebilmek bence evlilik. Yani pembe panjurlu, davullu zurnalı hayallerin çok ötesinde bir yerde bendeki evlilik. Belki de biraz hayal. Eğer evli değilsen birey değilsin! Hepimiz düğünlere katılıyoruz. Bekarlar nerede oturuyoruz? Genç masası. Eğer 40 altı ve bekarsanız katıldığınız bir düğünde yanınızda 15 yaşındaki biri de oturabilir, 25 yaşındaki de. Ve siz o masanın en tuhafı olursunuz. Çünkü evlilerin arasına katılmaya hak kazanamamışsınızdır. Onları küçümsediğim için değil, evli olmadığınız için birey olarak görülmüyor olmanız tuhaf. Yoksa bir tek bana mı tuhaf geliyor? Evlenene kadar tek başına bir şey yapamayacağınıza inanan aile üyeleriniz, ertesi gün evlenseniz “o artık evli sorumluluklarının altından kalkmalı” der ve bir günde 10 yaş büyürsünüz. Bu mevzu uzar gider, feriştahı gelse çıkamayız içinden. İşte evli olmak ya da olmamak, maalesef dönemimizin en büyük sorunu bu! Peki, asıl sorun evli olmak mı? Olmamak mı? Mutluluk evlilikte mi? Yoksa evliliğe yüklediğimiz anlamlarda mı? Peki, bizler evli değilsek mutlu değil miyiz? Bekarlar mutsuz mu? Mutsuzluktan kasıtları efsanede olduğu gibi sürekli bir yanımızı aradığımızdan mı, ondan eksik olduğumuzdan mı? Hani gerçek mutluluk içimizdeydi. İnsan kendiyle de mutlu olabilmeliydi. Ama sadece biraz mı? Evlenecek kadar da mutsuz mu olmalıydık? @mugztheblogger 2007 senesinde Ayazağa Işık Lisesi ve ardından 2011 senesinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu olan Mugz yarışmaya, yazmayı çok sevme kontenjanından katılıyor. MugzTheBlogger; hayat, aşk, kariyer ve daha birçok konuda yazıları ile sizinle buluşuyor. Yazıyı Paylaş Önceki Yazı30 YAŞINDA OLMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ! Sonraki YazıMUTLAKA TAKİP ETMENİZ GEREKEN 5 BERLİN SANAT DERGİSİ! 12 Eylül 2018