ANA SAYFA2018Ocak5BİR NEFES ALIN VE YAVAŞLAYIN! Kendine İyi Davran BİR NEFES ALIN VE YAVAŞLAYIN! Böyle bir yazı yazmak hiç aklımda yoktu. Ama geçtiğimiz hafta sonu eski dostlarla bir araya gelip, uzun zaman sonra hayatlarımızı ortaya döktük, makara muhabbet derken. Ben yaptıklarımı anlatırken, onların ne kadar mutlu olduğunu gördüm, benim adıma ne kadar mutlu olduklarını farkettim. Onlara ne kadar iyi şeyler hissettirdiğimi anlayınca tutamadım kendimi yazdım. Lütfen bencilce algılamayın. “Ben harikayım!” gibi bir iddiam yok. Mutlu olan bir arkadaşımı dinlerken gözlerim ışıldar, onun adına çok sevinirim. Ruhunun huzurlu olabilmesi ne güzel bir şeydir insanın, sevdiği şeyleri bir de yapabildiğini paylaşması… Kısacası yazmakla da kalmadım, bir de ShufflePost’a bir kategori daha ekledim; “Kendine İyi Davran“. Çünkü insan kendine iyi davrandıkça çevresine faydalı olabiliyor. Bunu o gün daha iyi anladım. Kendine iyi davrandıkça, eksiklerini daha iyi anlıyor, kendini daha çok geliştiriyor ve çevrene daha faydalı oluyorsun. Bu nedenle oturdum uzun uzun anlattım. Evet yazı biraz uzun umarım sonuna kadar okuyabilen, okuyamayan herkes için faydalı bir yazı olur. Geçtiğimiz sene hayli yorucu ve öğretici bir sene oldu benim açımdan. Fakat kafamda beni yiyip bitiren derinden gelen bir ses vardı hep; “yavaşla, yüklerinden kurtul!“. Aslında hayatta farkında olmadan o kadar çok yük taşıyoruz ki; geçmişte yaşadıklarımıza, gelecekte yaşayacaklarımıza, kıramayacaklarımız adına, ailemiz adına ve daha birçok şey adına pek çok gereksiz sorumluluk yüklüyoruz. Kendi adıma yazmak gerekirse; belki bu benim biraz da mükemmeliyetçi oluşumdan kaynaklanıyordu. Fakat geçtiğimiz sene şunu anladım; mükemmelliyetçi oluşum benim hayatımı mükemmeleştirmiyor aksine daha da karmaşık hale getiriyordu. Çünkü her ihtimali düşünürken ihtimaller başıma geliyordu. Her şeyi önceden planlamaya çalışıyor her seferinde o yaptığım planların aksi oluyordu. “İnsanlar plan yaparken Tanrı yukarıdan gülermiş“. Bu sözü çok sevmeme rağmen hiç hayatıma adapte edemediğim olmuş. “Hayat planlar yaparken başına gelenlerdir” demiş John Lennon işte tam da bunu anladığım bir sene oldu. Bunu anlamam yani kendimi ve hayatımı anlamam 29 senemi almış. Şimdi geri dönüp bakınca insan daha net anlıyor kendini ne kadar gereksiz yorduğunu. Birçok şey yapmam gerekiyordu, birçok şeye aynı anda odaklanmaya çalışıyor ve sonunda hepsi eksik kalıyordu. 2017’de bir aydınlanma yaşadım. Nasıl olduğunu bilmiyorum.Artık kozmik etki mi, merkür mü, satürn mü bilemem ama bir şey oldu ve hayatımda ne kadar gereksiz detay varsa hepsinden kurtuldum. Ve kendime verdiğim sözleri tutabilmiştim! Tabii bu süreç kolay olmadı. İnsan psikolojisi çok tuhaf. Alıştığı düzenden çıkınca içindeki o suçlayıcı ses, hep kötü olacağını söylüyor. Ama içinde bulunduğun da sana iyi gelmiyor. Bu seneyi hem onu bu duruma alıştırmaya çalışarak hem de insanlık için küçük ama kendim için büyük adımlar ayarak geçirdim. Tarifi veriyorum; önce düşüncelerimizden arınıyoruz, bizi aşağıya çeken düşüncelerden, sonra evimizdeki fazlalıklardan sonra bizi aşağıya çeken insanlardan! Biraz sonra anlatacaklarıma minimalizm diyebilirsiniz, farkındalık diyebilirsiniz, mindfulness diyebilirsiniz, sadeleşmek diyebilirsiniz, detoks diyebilirsiniz. Ben arınma demeyi tercih ediyorum. Kendimizi o yapıştığımız şeylerden arındırmak, sıyrılmak gibi düşünüyorum. Ve sonunda başlıyorum; Düşüncelerden Arınmak! Düşünce işi çok zor biliyorum. O düşüncelerden arınmanın ne kadar zor olduğunu inanın çok iyi biliyorum! Ama insan isterse neler yapabiliyor olay sadece istemekte. Hala var geçmişte yaşadıklarıma dair pişmanlığım, özlemim, geleceği hala çok merak ediyorum. Ama yaşadığım günün tadını çıkarmayı öğrendim. Tadını çıkarmak derken yanlış anlaşılmasın. Yani o günden her yönüyle keyif almaya başladım. Çok klişe ama “anda kal” dediklerinde ne demek istediklerini anladım. Daha farkında olmaya başladım. Beni aşağıya çeken düşüncelerden arınmayı başarabildim. Onların hep olacağını kabul ederek ilerlemeyi öğrendim. Tabii ben bunu psikolojik destek alarak yaptım (teşekkürler Zeynep!). Bu sanırım verdiğim en cesurca karardı kendime rağmen. Daha iyi bir dinleyici oldum, yaptığım işten daha verim alır oldum, oradan oraya serseri mayın gibi koşturmak zorunda kalmadım, anlamsız kalp çarpıntılarım bitti, gelecek hesaplamalarım bitti. Kısacası bir düşünce düzeni insanın hayatında neleri değiştiriyormuş daha iyi anladım. Fazlalıklardan Arınmak! Düşüncelerden sonra hepsi domino taşı etkisi yarattı. Ve sıra yaşam alanımdaki fazlalıklara geldi. Başta odamdan başladım. Kullanmadığım ne varsa kutulara doldurdum ihtiyacı olanlara gönderdim. Zaten kılık kıyafetle pek alakam yoktur ama gereksiz dağınıklığım çok fazladır. Sonra sıra garajdan dönüştürdüğüm çalışma alanıma geldi. Öyle uzaktan baktım. O kadar çok okuyamadığım kitap ve dergim, öremediğim yünlerim, yazamadığım defter, kullanamadığım kalemim, boyanmayı bekleyen tuval vardı ki, onlara bakınca kendime üzüldüm. Hayattan ne kadar ertelendiğimi farkettim. Kendimden ne kadar uzaklaştığımı. Sırayla hepsini düzene soktum. Okuduğum fakat kütüphanemde benimle devam etmesini istemediğim kitaplarımı, kullanmayacağım defterleri, klasörleri, kalemleri doldurdum bir kutuya ihtiyacı olanlara gitmek üzere yola çıktılar. E-postalarımı, mesajlarımı düzenledim. Ne kadar gereksiz bülten üyeliği varsa çıktım. Bir not kağıdı astım mutlaka tekrar ziyaret etmek istediğim websitelerine dair. Çünkü artık birşeyi kaçırma telaşı içine girmeyecektim. Onlar bana bülteni gönderene kadar zaten ben onları okumuş olacaktım. Bilgisayarımdaki masaüstümü temizledim. Kısacası onda da yeni bir pencere açtım. Aslında bize bu zamana kadar hep biriktirmek anlatılmış. Sakla bir gün kullanırsın mantığıyla neler saklamışız, neler… Hatta sadece fiziki değil, manevi olarakta neler tutumuşuz içimizde. Belki bir gün lazım olur diye neleri unutmamışız… Aslında bu düzeni yakalayabilsek hiç ertelenmiyoruz hayattan. Hayatımızı basitleştirdiğimiz an sevdiğimiz her şeyi ama her şeyi yapmaya zamanımız kalıyor. Şimdi alıp sonra hiç kullanmadan hep ödemişiz, o fırsatı kaçırmayıp, o indirimi kaçırmayıp neler neler tutmuşuz hayatımızda, aklımızda, odamızda, masamızda… Bir kere yaşam alanım rahatladı, çevremi daha iyi görür oldum. Neleri sevdiğimi ve bana nelerin iyi geldiğini daha yakından görebiliyor hale geldim. Daha çok üretebilir oldum. Çünkü kafam artık çok daha rahattı. Düşünebilecek alanım çoktu. Çünkü yapılması gereken onlarca şey içimde birikip beni huzursuz etmiyordu. Hal böyle olunca; İkinci üniversiteye başladım, mutfağa daha sık girer oldum, daha çok müzik dinler oldum, o koca 250 sayfalık dergiyi iki günde okur oldum, mezunlar derneğine üye oldum, şimdi bir de bir kurs düşüncem var. Ama bunların hiçbiri korkutmuyor beni. Çünkü üzerime yük olmuyorlar. Çevrendekilerden Arınma! “İnsan detoksu”! Eskiden insanlar bunu söyleyince ne kadar bencilce gelirdi bana. Ne demek yani sırf seni üzüyor diye insan ayıklamak olur mu? Aslında olay tam da öyle olmuyormuş. Bunu da anladım. Geçtiğimiz sene insanları da çok yakından tanıdığım bir sene oldu. Özellikle şunu çok iyi anladım; “Sen ne kadar kendini kasarsan kas, ne kadar iyi olursan ol, ne kadar yardımcı olmak istersen iste insanlar yine de senin için ne düşünüyorsa onların gözünde o olacaksın. Yani onların kafasındaki senden bağımsız seni değiştiremeyeceksin”. Bu benim için ne kadar önemliydi? Çok! İnsanların, çevremdekilerin benim hakkında ne düşündüğü her zaman çok önemli olmuştu benim için. Onların benim hakkımda düşündüğü ne kadar kötü şey varsa onları temizleyene kadar çabalardım, kendime kızardım. Sonra uyandım! Olmayacaktı böyle. Ben kendimi unutup, başkalarının zihinlerinde gezmeye başlamıştım. Çünkü herkes kendi gibi bilirdi herkesi. Çünkü Mevlana’nın da dediği gibi; “Bizi bilen bilir, bilmeyen de kendi gibi bilir”. Senenin sonuna doğru o aklıma geldi. “Ben kendimi bilmiyor muydum?” Biliyordum. “Peki insanlara neyi kanıtlamaya çalışıyordum?” Kendimi. Neden? Anlamak isteyen zaten anlardı. Çünkü sonuçta bence yakınımızdaki insanlar sendeki hataları aramaktan çok, sendeki iyi özellikleri yücelten insanlar olmamalı mıydı? Öyle olmalıydı! Yani anlayacağınız insan detoksuna da girdim. Beni kullandığını, ne yaparsam yapayım kötü olduğumu düşünen ne kadar insan varsa uzaklaştım. Çünkü neyle suçlandıysam, suçlayan insanda onun olduğunu gördüm. Onların kendi içlerindeki suçluluğu dışa vurma biçimleriydi bu. Anladım. Herkesin inancı kendinedir. Allah benim içimi biliyordu ya, yaşadıklarımı, üzüntülerimi ve diğer her ne yaşadıysam hepsini biliyordu. Bu konuda bir gram olsun şüphem yoktu ya, gerisi o zaman geride kalmalıydı. Kendinizle Bir Çaya Çıkın! Herkesle sonsuza dek görüşmek zorunda değilim bunu da anladım. Çok iyi olabilir ama bir arada iyi olmayabiliriz. Belki ben çok alttan alıyorumdur ve bu beni çok yoruyordur. Kalp kırmaktan daha mı iyi? Evet, bazen kalp kırmadan yolları ayırmak çok daha iyi. Çünkü hayatlar da değişir bir zaman sonra, öncelikler, zevkler… Çünkü herkes bir zaman kendini tanır. Farkına varır. Bunu giderli sözlerle pekiştirelim o zaman. “İnsanlar sizi eskisi gibi kullanamadıklarında değiştiğinizi söylerler“. Ya da; “Gerçek yüzlerini görüp de, uzaklaştığım insanlardan hep aynı şeyi duyuyorum; sen çok değiştin!” Diyebilirler! Varsın olsun desinler… Çünkü siz ne yaparsanız yapın, hayatın akışına engel olamayacaksınız bunu sakın unutmayın. Siz mükemmelsiniz diye hiç üzülmeyeceksiniz, kötü bir şey yaşamayacaksınız, insanlar sırtınızdan vurmayacak vb. şeyler olması gerekiyorsa olacak. Aslında arınmak biraz da bunu gösteriyor insana; kabullenmek. Her şeyi olduğu gibi hatta önce kendini kabullenmeyi. Belki de biz bu kadar kalabalık bir hayatı kendimizden kaçmak için seçiyoruz. Belki de bu nedenle evde tek başımıza kalmayı çok sevmiyoruz. Bu sene benden size bir tavsiye, bu zamana kadar en çok yaptıklarımdan ve çokça faydasını gördüklerimden; kendinizle 5 dakika da olsa başbaşa kalın, belki de daha da yakından tanımak isterseniz bir kahve bir sinema yapın. Ben hep yüzleşmiştim kendimle ama onları hayata geçirmek pek mümkün olmamıştı. Tabii ki yine de kendimi tam olarak hala tanıdığımı iddia edemem. Ama artık hayattan ne istediğim, nasıl bir yolda yürümek istediğim, nasıl bir insanla hayatımı paylaşmak istediğimi biliyorum. Ve artık evlenmekten korkmuyorum=) Hayatta en çok yoran şey belirsizlik, hele ki bu kendinizle ilgiliyse daha da yorucu. Önemli olan kendinizi tanımak! Heyecanlı bir yapım vardır. Bir olay oldu mu, beni hemen orada görebilirsiniz. Hele ki bir de bir haksızlık varsa… Hassas noktam! Tanıdığım olmasa bile birine haksızlık yapıldığında nevrim döner. Ama bu sene uzaktan bakmayı, hemen olayın içine dalmak yerine önce bir anlayıp hareket etmeyi öğrettim kendime. Çok faydasını gördüm. Zannediyoruz ki üzerimize yük alınca daha rahat çözülüyor ama aslında çözülmüyor. Aslında olayın içinde olduğumuzda hiçbir faydamız olmuyor. Aksine işe dışarıdan bakmak daha iyi oluyor daha çok faydalı olabiliyoruz. Dışarıdan baktığımız zaman sevdiklerimize daha yardımcı olabiliyoruz. Kısacası ben bu sene ruhumu dinledim. Ona iyi gelen şeyleri, onun söylemek istediği şeyleri. İnanın daha mutlu ettim çevremdekileri. Daha yararlı oldum benden yardım isteyen insanlara. Her yorgunluk geçiyor ama ruh yorgunluğu çok ağır. Bu nedenle çok yormayın onu. Çok üzmeyin. Biraz dinleyin onu. Ve bence hiçbir ruh bencil değildir. Kimse ruhunu dinledi diye bencil olmaz. Çünkü ruh paylaşımla beslenir. Mesela sevmekle, mesela sevilmekle, mesela değer vermekle, mesela değer görmekle… Yani ruh iyi etkileşim kurduğu zaman iyi olur, huzurlu olur. O yüzden söylediklerim bencillik olarak algılanmasın. Özetle hayatınızda gereksiz, sizi yoran ne kadar şey varsa 2018’de kurtulmanız dileğiyle… Nefes alın, çevrenizin ve çevrenizdekilerin farkında olun, yine onlar için üzülün, çabalayın, çalışın, sevinin ama kendinizi çok kaptırmayın! P.S: Tabii ki tüm bu arınma sürecimin lideri, farkındalığımı aktif duruma getirmemi sağlayan ve beni kendimle barıştıran ve olmak istediğim halime yakınlaşmamı sağlayan Zeynep‘e çok teşekkür ederim! İyi ki varsın! @mugztheblogger 2007 senesinde Ayazağa Işık Lisesi ve ardından 2011 senesinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu olan Mugz yarışmaya, yazmayı çok sevme kontenjanından katılıyor. MugzTheBlogger; hayat, aşk, kariyer ve daha birçok konuda yazıları ile sizinle buluşuyor. Yazıyı Paylaş Önceki Yazı2018 KIŞ VE YAZ MODA TRENDLERİ Sonraki YazıYENİ BİR AKILLI TELEFON SEÇERKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ? 5 Ocak 2018