ANA SAYFA2016Ocak6YARATICI OLAN İNSANLARIN 16 ÖZELLİĞİ! Kariyer YARATICI OLAN İNSANLARIN 16 ÖZELLİĞİ! Bazı insanlar vardır aramızda, ofisimizde, hani ne yapsa herkese “işte bu” dedirtir. İşte bu insanların bazı ortak özellikleri vardır. İlham bir anda kapıyı çalmaz, bir anda kafanıza bir elma düşer “buldum” demezsiniz. Kreatif insan olabilmek, her daim işe yarar ya da ilham verici düşünceler üretebilmek için de bazı şeylere sahip olmak gerekir. Harvard Business School profesörü ve yazar Teresa Amabile diyor ki; “ortalama zekaya sahip herkes yaratıcı bir şeyler üretebilir”. Kreatif bir insanın özelliklerini Amabile şöyle sıralıyor; deneyim: bilgi ve teknik deneyimler, yetenek: yeni yollar düşünebilme yeteneği, kapasite: olmayan yerlere gidebilecek kadar zorlanabilme kapasitesi. Şimdi sizlere kreatif yani yaratıcı insan olmanın avantajlarını ve dezavantajlarını anlatacağım. Evet “sana mı düştü?” diyor olabilirsiniz. Kendimi bu gruba dahil etme dayanağım çevremdekiler. Biz küçükken bu işin adı “bu çocuk biraz tuhaf”tı. Ve bu özellik öyle değer gören de birşey değildi. Doktorluk vardı, mühendislik vardı, işletmecilik vardı ama kreatif direktör yoktu, kreatif ajans yoktu ya da günümüzde konuşulan her şirkette bir tane olması gereken proje müdürü ya da kreatif müdür yoktu. Önceleri bana tuhaf derlerdi, sonra çok farklı düşünüyorsun oldu, sonra yetenek heralde dediler ve en son yaratıcı biri olduğuma karar verdiler. Özenilen birşey değildi eskiden bu meziyetler. Ama şimdi düşüncelerinin, hayallerinin peşinden koşuyor ve onları dinlemek için sana para bile veriyorlar. Evet, sistem çok değişti. Tuhaflık evrim geçirdi! Ama böyle olmak zor değil. Biraz yaşam stilinizi değiştirirseniz, biraz farklı düşünebilmeyi isterseniz olmayacak şey değil. Geçtiğimiz günlerde Fast Company’de yayınlanan “8 Habits of People Who Always Have Great Ideas” yazısından aldığım maddeleri kendi deneyimlerim ile birleştirdim ve ortaya birşeyler çıktı. Avantajları onlardan dezavantajları benden… İster inovatif yeni bir ürün olsun, ister evensel bir problem bir çözüm… İşte sizin de yapabileceğiniz üretken insanlar, kreatif insanların yaptığı 8 şey! 1- En umulmayan yerde ilham peşine düşerler… Hiç unutmam bir gün Karaköy’de bir kafede oturuyoruz. Duvarda iki parça demir var. Sanki böyle çeksen açılacak bir kapı gibi duruyor. Masada da arkadaşlarım hararetli bir tartışma döndürüyor ve ben o iki demir parçasına takıldım. Önce onların tartışmasının tam orta yerine bomba sorumu bıraktım ve onların tartışmasını bölerek yepyeni konuyla kel alaka bir tartışma başlattım “Bu demirler sizce ne?” Mekan kalabalıktı ve yaklaşık yarım saat onlar çok kendini vermese de düşündük ne olabileceğini. Tabii bulamadık. Hemen bir garsonu çevirdim sordum o da şaşkın şaşkın bana baktı. Yani o mekana kimbilir bugüne kadar kaç kişi gelmiş ve ilk defa benim bunu merak ettiğimi de dillendirerek cevapladı. Eskiden büyük birşey asılıymış. Oradan kalmış demirler… Bu saçma hikaye neden derseniz, ben işimde de böyleyim maalesef. Birlikte çalıştığım iş arkadaşlarıma hayali belki olmayacak sektörümüzle hiç alakası olmayan şeyler anlattım durdum. Ama bunu tetikleyen meraktı. Çok merak ettim, çok araştırdım ve o araştırmalar beni hep değişik yollara soktu ama biliyordum hedefim aynıydı. Yani sektörünüze giderken farklı yollardan geçin, iş hayatını, sektörleri keşfederek gidin her gün. Yaratıcı denilen insanlar çalıştığı iş alanı, çalıştığı pazar dışında birçok yerden ilham almaya çalışırlar. Kreatif Çalışmalar uzmanı Sooshin Choi diyor ki; “Birçok preofesyonel kendi alanında yeni bilgiler peşinde koşuyor. Fakat bu bilgilere ulaştıklarında ise çok geç kalıyorlar. Geç kalmasalar bile bunu nasıl bir yenilik yapacaklarını bilmiyorlar. Bunun yerine farklı endüstrilere bakılmalı, takip edilmeli. Mesela bir araba tasarımcısı ilhamını mobilya tasarımlarından alabilir”. 2- Yavaş karar verirler… Guy Claxton yazdığı kitap Hare Brain, Tortoise Mind’da zekanın daha az düşünerek geliştiğinin altını çiziyor ve ekliyor “en iyi fikirler yavaş düşündüğünüzde aklınıza gelir. Bir karar almanız gerektiğinde ilk işiniz kendimize “bu karar ne zaman verilmeli” diye sorarız ve o zamana kadar da karar vermeyiz”. Başka bir şey düşünseniz dahi düşünmeniz gereken şey için aklınızda boşluklar bırakın. Bu da size daha fazla bilgi toplamanızı, dinlemenizi ve deneyimlemenizi sağlar. Kendimden örnek vermek gerekirse beklerim son gün bana “ne düşünüyorsun” sorusu sorulana dek beklerim. Çünkü o düşünce süreci içerisinde bambaşka hikayeler, bambaşka fikirler gelir aklıma, kırk kostüm değiştiririm yine süpermen olamam kendimce. Belki onlar hepsini çok beğenir ama ben beğenemem. Son gün onlar beni dürtüp hadi karar ver ne olsun diyene kadar beklerim. 3- İç motivasyona sahipler… Kreatif fikir ve yeniliklerin mucitleri genellikle bir iş için oldukça motive olan insanlardır. Bu da genellikle deneyim kazanacakları, heyecanlandıkları, farklı buldukları içindir. Araştırmalara göre insanların en kreatif oldukları zaman ortada yarış olmasının, bir sınava tabii olmasının ya da zorunluluk olmasının aksine içlerinde motivasyon olduğu zamandır. Konuyla ilgili Teresa Amabile diyor ki “Sevdiğiniz şeyle uğraşmalısınız ya da uğraştığınız şeyi sevme motivasyonuna sahip olmalısınız. Öncelikle ihtiyacınız; deneyiminizle ve kreatif düşünce kabiliyetinizle eşdeğer bir işinizin olması. Eğer uğraştığınız şeyi sevecekseniz de odaklanabilmeniz ve kendinizi motive edeceğiniz bir ortama sahip olmalısınız”. Ben mi? Ben hep kendimi çalıştığım ortama uyarladım. Hep motivasyonum yüksek oldu ve her yerde herkesin motivasyonunun yüksek olması için çabaladım da. Ve işine yeterli özeni göstermeyen insanları hiç anlayamadım. Benim bir hayalim vardı çok küçükken mimar olmak ama hayat beni hiç ummadığım bir yola soktu. Uluslararası İlişkiler okudum ve editörlük yaptım. Ama benim tek bir motivasyonum vardı; çalışmak, ne yaparsan yap çalışarak yap, severek yaptı. 4- Herşeye taslakla başlarlar… Bahsettiğimiz türde kreatif olan insanlar olan bir şey yerine yeni bir şeye taslaktan başlarlar. Choi bu konuyla ilgili diyor ki; “Eğer var olan bir ürünü iyileştirirseniz sadece daha iyi bir şey yapmış olursunuz. Ama daha önce olmayan bir şeye imza atacaksanız ona benzeyen hiçbir şey yokmuş gibi düşünmelisiniz. Yani eğer bir telefon üretecekseniz “nasıl bir akıllı telefon üretirim sorusunun yerine “ iletişim nedir” sorusunu sormanız ve yaratım sürecine en baştan başlamanız gerekir. Mesela ofiste arkadaşlarım düzenlenmesi gereken bir e-posta olduğunu ya da bir metin olduğunu söyler. Ben mi? Onu hiç görmem, silerim baştan aynı şeyleri yazacak olsam bile siler yeniden yazarım. Çünkü elime hazırlanmış gelen şey benden değil, benim düşünme sürecim değil. En baştan düşünürüm, o gelen her neyse bakmadan yeniden yazarım. Marifet değil, tam bir eziyet ama sonunda düşünme sürecimi, pratikliğimi artırdığı ve yeni sorular sorup yeni cevaplar almamı sağladı. 5- Risk alırlar… Psycho-Cybernetics kitabının yazarı Maxwell Maltz diyor ki; “Birçok zaman başarılı ve başarısız adamın arasındaki fark düşünceleri ya da yetenekleri değildir. Sadece o fikir için olan cesareti, risk almasıdır”. Amabile’e göre kurumsal kültürler için çalışanlarının sahip olması gereken en önemli noktanın inançları, fikirleri ve değerleri için statükoya baş kaldırabilecekleri şekilde eğitilmeleri. Hayatımı ortaya koyamam ama risk alırım. Bunu ben sonradan öğrendim. Aslında yaptığın her şey bir riskti belki de. Çünkü düşüncelerime, yazdıklarıma, ürettiklerime çok güvendim. 6- Her zaman yeni bir şeyler denerler… “Kendi alanınızda ilerlerken en kolayı olan şeylere sıkıca tutunmak ve daha önce yürüdüğünüz yoldan yürümektir” diyor Choi. Öyle değil midir ama? Hep bildiğimiz şeyi aynı yöntemle yapmak hem güven verir hem de garantidir. Ama maalsef kötü haber şu; kreatif insanlar yani hayran olduğunuz o insanlar hiç bir zaman böyle davranmazlar. Choi’nin de dediği gibi “geçmiş tecrübeler her zaman işe yaramayabilir. Mesela en sevdiğiniz restoranda hep aynı şeyleri yiyorsanız yaşlı birisiniz. Yeni şeyler deneyin, belki önce sevmediğiniz şeyi bu defa seveceksiniz. Keşfedin!”. 7- Uluslararası ilişkiler değil “Deneyimler arası ilişkiler…” Dikkat edin harika dediğimiz düşünceler, bize ters köşe yaptıran ve zihnimizi zorlayarak bizi hayran bırakan şeyler genellikle birbirinden alakasız şeylerin bir araya gelmesiyle olur. Gelin Steve Jobs’un 1996 senesinde Wired dergisine iPad ve iPhone daha ortada yokken söylediklerine bakalım; “Yaratıcılık iki şeyi birleştirmektir. Yaratıcı bir insana birşeyi nasıl yaptığını soruduğunuzda, suçluluk duyar. Çünkü o aslında birşey yapmamıştır, birşey görmüştür. Ve bu gördüğü şey bir süre sonra ona çok bariz gelmeye başlar. Çünkü onlar deneyimledikleri şeyler arasında bir bağlantı kurabilmiş ve böylece yeni birşey ortaya çıkarabilmiştir. Ve bunu yapabilmelerinin nedeni ise çok deneyime sahip olmaları veya diğer insanlara göre deneyimlerinden daha fazla ders çıkarabilmiş olmalarıdır”. Müge’den örnek isteyen? Cevabı alamadım ama ben yine de anlatayım içimde kalmasın. Staj dahil çalıştığım 3 yerinde, işinde birbiriyle hiçbir alakası yok. Yok iş tanımım aynı ama bambaşka sektörler… Her birinin gayesi farklı, her birinin öğrettiği de… Ve bunun beni beslediğini düşündüm hep. Tecrübe ve deneyimlerimi hep işler arası geçişler yaparak işime katmaya çalıştım. 8- Biraz sihir merakları vardır… “Büyük Sihir: Korkudan Uzakta Kreatif Yaşam” kitabının yazarı Elizabeth Gilbert, fikirlerin insanların bulmalarını beklediğini söylüyor ve ekliyor; “Fikirler can bulmamış haldedirler ama her zaman bir yapılma olasılığı vardır. Sadece onların elinden manifestolarını yapmalarını sağlayacak kişilere ihtiyaç vardır. Bereketli bir dünyada yaşadığımız bilincine sahip olabilirseniz, buna inanırsanız fikirlerin de insanların elinden tuttuğunu göreceksiniz”. İşte ben de hep o bilinmeyen diyarlarda yeni fikirler peşinde koşuyorum. Belki bulan biri oluyor ama senin fikrini bulan olamaz. Ruh eşi gibi o büyük fikirler, bir gün buluyorsun ararsan… Bunlar işin avantajlarıydı gelelim bir de dezavantajlarına… Arkadaşlarım ve çalıştığım insanlar tarafından bu ayrıma tabii tutulan biri olarak aslında benim de hiç hoşnut olmadığım ve bazen keşke böyle olmasam dedirten özellikler de yok değil… 9- Bana ait bir alan… Yok mümkün değil rahat hissetmediğim ortamda çalışmam mümkün değil. İlla sabit bir alan olmasına da gerek yok. Bu içimdeki dürtü nerede çalışmak istiyorsa onun peşinden sürüklenirim. Bu bir kahve dükkanı da olabilir, odamın en ücra köşesi belki de çalışmanın imkansız olduğu Taksim gibi bir meydanın ortası… Diyorum ya o dürtü nereye götürürse oraya gittim daha kalbimin götürdüğü yere gidemedim… 10- İşe olan bağlılık mı? Tuttuğumu bırakmam ama normal bir ofis çalışanı gibi sürekli de oturup sabahtan akşama aynı işe uğraşamam, içim daralır, üretemem. Gün içerisinde benimle alakalı alakasız her işe burnumu sokarım bu temizlik olsa bile. 11- O dürtü beslenecek! Benim gibi olanlar iyi bilirler bizi besleyen yerler, şarkılar, filmler ve bir sürü şey vardır. Hayal gücümüzün sınırlarını zorlayabileceğimiz, kendimize ait olan yaşamdan ayrı bir alan yaratıp 10 dakika da olsa yaşayabileceğimiz. Öyle olduğunda daha huzurlu oluruz, daha mutlu ve daha üretken! Hazır mıyız arkadaşlar? 12- Ölmedim çalışıyorum! Genellikle ofiste çok sık başıma gelen şeylerden biridir. Sanki kimse yokmuşçasına çalışırım. Kaybolurum o metinlerin, yazıların, videoların arasında… Hatta bazen öyle zamanlar olurdu ki, mesai çoktan bitmiş, etrafta bir gram insan kalmamış, herkes gitmiş ve ben masamda bulurdum kendimi. Sanki uzaylıar kaçırmış tekrar ofise bırakmış gibi. Evet o dürtü bir dürttü mü sanki bir hayalet gibi yokmuş ve sanki sadece bir tek sen varmışsın gibi konsantre çalışırsın. 13- Uçlarda yaşarız! Mutluluklarımız da hüzünlerimizde hep uçtur. Normal bir insandan daha farklı tepkiler verebiliriz. Benim mesela kahkahalarım enginlere sığmaz taşar ama hüznüm sessizdir mesela çok. Beklenen tepkiyi daha hiç veremedim. Sinirlenirsem eğer bendimi çiğner aşar karşımdakini de çiğnerim. Uçtur hep, herşeyim ama çok normal dururum uzaktan! 14- Masallara inanır mısınız? Bizim tüm düşüncelerimiz bir masal, hep bir hikayemiz var anlatacak. Ne varsa kafamızda hep bir hikayeye döner. Bir adamla başlarız onu evlendirir boşarız. Şaka bir yana gerçekten kafamızdan hep hikayeler geçer. En azından benim öyle… Eğer yanınızda yakınınızda “abi mesela düşünsene şu şöyle bir şey oluyor…” diyen biri varsa ciddiye alın=) 15- Proje bitirme sorunu… İnsanın odağı farklı yerlere aynı anda odaklanabiliyor da, o elinde olan şey bir türlü bitmiyor, arap saçına dönüyor sıkılıyor ve yaptığın onca şeyi söküp atmak mı istiyorsun? Aramıza hoşgeldin kreatif insan. Şimdi bir proje gelir, biz onu önce içselleştiririz, ölçer biçeriz ama daha evet demeyiz. Kendimizi bir hazır hissederiz önce,onu hayatımızın bir parçası yaparız sonra? Sonra deliler gibi onun için düşünürüz her ne gelirse gelsin başımıza hep bir şekilde ona bağlamaya çalışırız. Ama bizi çekip çeviren insanların olması, karar aşamalarımızda ya da çalışma zamanlarımızda bizi düzene sokacak insanlar da olmalı ama çokta karışmamalı… Çünkü o iş bize kalırsa bitmez! 16- Kendime inanmıyorum! Bu tarz insanlardan en çok duyacağınız şeyler; “Gerçekten beğendin mi?”, “O kadar iyi mi ya?”, “Aklımda birşey var ama iyi mi kötü mü bilmiyorum”dur. Bir de kendimizden emin olamadığımız anlarda iç sorular vardır; “İyi düşün bunu beğenirler mi?”, “Yine saçma sapan… Bir dakika ama aslında saçma da değil!”, “Şimdi hayalperest damgasını yiyeceksin”lerdir… Müge… @mugztheblogger 2007 senesinde Ayazağa Işık Lisesi ve ardından 2011 senesinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu olan Mugz yarışmaya, yazmayı çok sevme kontenjanından katılıyor. MugzTheBlogger; hayat, aşk, kariyer ve daha birçok konuda yazıları ile sizinle buluşuyor. Yazıyı Paylaş Önceki YazıYENİ TREND: SELFIE YERİNE CHELFIE! Sonraki YazıMUHTEMEL AŞK İÇİN... 6 Ocak 2016