ANA SAYFA2014Ağustos19BENİM KÜÇÜK KAHRAMANIM… Düşünce Defteri BENİM KÜÇÜK KAHRAMANIM… Bundan 14 sene önceydi… Bir bayram günüydü, tüm aile toplanmış bir aradaydık. Annem ve yengem hamilelikten hararetli hararetli konuşuyorlardı. Hayırdır? Hayırdı… Annemi çekmiştim anneannemin yatak odasına; “Anne hamile misin?” “Evet, bir kardeşin olacak” Bir anda ağlamaya başladım. İstemiyor değildim ama kabullenememiştim. Bir daha mı? Mert vardı zaten. Mert kaç kardeşe bedeldi zaten=) Kıskançlık değil, sorumluluğum daha da artacaktı. Sonra çok sürmedi bir gün sonra hemen kabullendim. Daha 12 yaşındaydım. Bir daha abla olacaktım. Ben zaten 3 yaşındayken büyümüştüm. Tam çocuk olacaktım yine büyüyecektim. O geceyi hiç unutmam, annem doğumda, biz anneannemle evde, komşularımız Aysel Teyze’m, Siren Teyze’m bizdeler. Evde birçok komik sahne bir arada ve derken bir sessizlik oldu, telefon çaldı saat 22.00’de bize bir haber geldi. Bir melek geldiğini haber verdiler. İşte insan bilmiyor, gelmeden ne getireceğini… Ama bize bir melek gelmiş, o gün… Onunla biz ne derdimiz, ne üzüntümüz varsa unuttuk. Onunla biz bir kez daha büyüdük. Babam ve annemi kafamız ererken bir kez son bir kez daha çocuk olarak gördük. Babam o koca adam oyuncak trenlere biniyor. Annem yerde emekliyor. Bu küçük böceğin peşinde, bir oraya bir buraya, kim olduğumuzu, ne olduğumuzu tüm sorumluluklarımızdan kaçtığımız an onun yanı, tüm herşeyden uzaklaştığımız limanımız oldu o bizim. Serseri bir ablası var tabii. Erken yaşta küfürü de, el hareketlerini de itinayla öğrendi. Hayata tam hazırladım onu. Ama içinde de vardı. Hemen kaptı. Tokattı, yumruktu, tükürüktü… Öğrenmediği hiçbirşey kalmadı. İşte üç silahşörler tamamlanmıştı. Daha küçücüktü ama o gerçekten çok farklıydı. Böyle kocaman gözleri ile kocaman bir insan gibi bakıyordu. Sanki ilk günden dediklerimizi anlıyordu. İlk eve geldiği gün düşündüklerimi, hissettiklerimi hiç unutmam, unutamam. Gözünün önünde 9 ay beklediğin o şey evine geliyor. Artık seninle yaşayacak. O gün parmağımı sıktı. Tuttu. O gün bana o dedi ki; “Ben sana ne olursa, ne yaparsan yap hep güvenicem, hep yanında olacağım.” Ve o beni bir daha ne olursa olsun hiç bırakmadı. Sonra biz bir gün birşey yaşadık. Sanki o sımsıkı tutunduğumuz duvar bir anda çöktü. Sanki tepemizdeki çatımız uçtu. Bir an bir boşluğa düştük. O, o küçücük elleri ile bizi oradan tuttu çıkardı. “Ben varım” dercesine… Evet, o vardı. Hepimizin ayakta olmasına ihtiyacı vardı. Onun hepimize ihtiyacı vardı. Ağlardım, gelir başımı okşar, “Geçecek abla” derdi. Herkesin kardeşi, kızı, oğlu, torunu kendine güzeldir, ama o gerçekten başkaydı. O sanki bizden önce bu hayatta çok şey yaşamıştı. Bir o kadar güçlü, bir o kadar olgun ama bir o kadar da çocuk. Sanki o hayatında hiç çocuk olamamıştı, şimdi olacaktı. O bizim kahramanımız oldu. O benim kahramanım oldu. Yaşayamadıklarımı tamamlamaya gelen bir yarım oldu. Biliyorum o hep ben olmak istedi. Hep ablası olmak istedi. Onun gibi giyinmek, onun gibi abartık saçlara sahip olmak, onun gibi ayakkabılar giymek… Sağolsun hepsini yaptı=) Ve bu kahramanımız bize bir gün öyle bir hediye daha verdi ki, çokta değil iki ay önce bize öyle bir hediye verdi ki, adeta “İşte o gün ben sizin elinizden tuttum ve sayenizde her engeli, herşeyi aştım. O gün bize o çok büyük, manevi değerini hiçbirşey” dedi. Aslında hiçbirşey dememişti. Sadece sıkıca sarıldı. Gözünden bir iki damla yaş düştü. Ben anladım. Kalbi titriyordu çünkü bir kez daha ellerimizden tutmuştu. Evet, o benim yaşayamadıklarımı tamamlamaya gelen bir yarım, O benim en başarılı parçam, O benim en çocuk yanım, O benim en hırslı yarım, O benim ilk çocuğum, O benim ilk küçük annelik deneyimim, O benim ilk kızım, O benim annem, Kısacası o ben… İyiki doğdun kahramanım, kahramanımız… Sen iyiki doğdun çocuk, İyiki doğdun, Bizi doğrulttun, Yıldığımız yerden kaldırdın, Diktin ayağa, Bir kez daha, Bu defa benim için dedin. Senin için her daim çocuk, Sen çok yaşa… Yaşa ki, bizim elimizden tuttuğun gibi, Kalbinde sonsuz sevgin, Ve o enerjinle tut ellerinden ihtiyacı olan herkesin… Seni çok seviyoruz kahramanımız, minik prensesimiz… İyiki doğdun meleğim, İyiki doğdun Melike’m… Ablan, Müge… @mugztheblogger 2007 senesinde Ayazağa Işık Lisesi ve ardından 2011 senesinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu olan Mugz yarışmaya, yazmayı çok sevme kontenjanından katılıyor. MugzTheBlogger; hayat, aşk, kariyer ve daha birçok konuda yazıları ile sizinle buluşuyor. Yazıyı Paylaş Önceki YazıGÜCÜMÜZ DE GÜÇSÜZLÜĞÜMÜZDE ÇOK SEVEBİLDİĞİMİZDEN... Sonraki YazıBEKARLIK SULTANLIK MIDIR? 19 Ağustos 2014