ANA SAYFA2014Haziran4HEPİNİZE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM! Düşünce Defteri HEPİNİZE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM! Yazan insanın yarası da kapanmaz, neşesi de hiç bitmez. Sınırlarda yaşar her şeyi; sevinci de, hüznü de. Yazan insan, acıyan, kanayan kalbini alır eline, bakar her yanına, nasıl neden olduğunu anlamaya çalışır. Kalbinde milyonlarca sevinç tepinip mutluluğu getirirken de, kalbine saplanan onca oku çıkarırken de durdurur zamanı. Öyle dolu yaşar, öyle güçlü yaşar ne yaşarsa… Dünyadan kopar, karşısındaki konuşsa da o, bir kelimeye, bir bakışa, bir çarpıntıya takılı kalır, yazana kadar, kendiyle kalana kadar. Kendimi bildim bileli, kendimi en iyi ifade edebildiğim şey oldu kağıt üzerindeki bir kaç kelime. Devir değişti gözümden sakındığım, blogum oldu. Kendimi bildim bileli, en sevindiren ve en üzen özelliğim oldu fazlaca hissedebilmek, fazlaca düşünebilmek. Ama onlar olmasaydı, bu kelimeler dökülmezdi yüreğimden. Şiir demeye bin şahit gereken, serbest yazı ile şiir arasında bir yere tutunmaya çalışan satırlarla başladım, kendimce, parmaklarım döndüğünce anlatmaya çalıştım sizlere. Zaman içerisinde bir baktım, çevremde okumayan kalmamış, 50 yaşından 15 yaşına cinsiyet farkı gözetmeden çevremdeki herkes takip ediyor. Bu konuda genellikle hislerini dile getirmeyen erkek arkaşadaşlarım bile okuduklarını bas bas bağırıyorlardı karşımda. Önceleri kırılmayayım diye övüyorlar, bahsediyorlar sandım. Fakat durum bundan öteydi. Yazmadığım zaman, “Eee hadi bir şeyler yok mu?” sitemli telefonlar, mesajlar ile karşı karşıya bile kaldım. Biliyorlardı beni çünkü her an, her saat, her gün bir ders alıyor, bir çıkarım yapıyordum ve paylaşmalıydım. Zaman geçti. Benle beraber büyüdü bu blog, bu sene 7 yaşına basacak. İçinde yazan her kelime altın değerindedir benim için, çünkü hayatım, derslerim, mutluluklarım, üzüntülerim, aşklarım… Kısacası ben var burada. Sapık gibi döner döner maziyi okurum. Neler yazdığıma bakarım, her kelimesini tek tek bir daha okurum ve sanki ben yazmamışım gibi yine ağlar, yine kahkahalarla güler, yine onay verip kafamı sallarım. Yok bu beni yüceltmez, çünkü ben hala hayret ederim, nasıl yazdığıma. Çünkü yazan hiç olamaz, yazan her daim olmaya çalışır. Ben yazanım, kendime “yazar” sıfatını yakıştırmak değil yanından geçemem. Ve bugün Twitter’dan bir ShufflePost okurundan gelen “Blogunuzu takip etmek çok eğlenceli” samimi iltifatı bana sizi hatırlattı, “yine ne yazdı?”, “yine nasıl güldürecek?”, “peçete alsamıydım?” diye kendine sorarken bir yandan da bunu merakla okuyan her birinizi hatırlattı. Bana, her kelimeme güvenen, dikkate alan, bir ucundan tutup ilk buluşmamızda düşüncelerini dile getiren her birinize çok teşekkür ederim. Bugün blog ziyaret sayılarına bakarken aklıma geldi, Facebook’ta on – on beş kişinin beğendiği yazılarla başlamıştı maceram. Daha sonra kendi adımdaki blogumla devam etti ve bugün ShufflePost’la ayda on binlere ulaşıyorum. Her aşamasında yakalayan, yorumları beğenileri ve takipleri ile her an yanımda olduğunu hissettiren her birinize çok teşekkür ederim. Ve biz istedik ki; “ShufflePost” yayına girdikten kısa bir süre sonra çıkan bir şarkıyı dinlerken Arzu ve ben dedik ki, işte ShufflePost böyle hissettirsin, her hissi bu şarkı kadar yoğun yaşatsın dedik. İŞTE O ŞARKI=) O zaman şimdi hep beraber bağıralım ShufflePost’çular; ‘Everyday We’re Shufflin’ P.S: Kısacası her gün itinayla Shuffle’layan herkese çok teşekkürler=) Müge… @mugztheblogger 2007 senesinde Ayazağa Işık Lisesi ve ardından 2011 senesinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu olan Mugz yarışmaya, yazmayı çok sevme kontenjanından katılıyor. MugzTheBlogger; hayat, aşk, kariyer ve daha birçok konuda yazıları ile sizinle buluşuyor. Yazıyı Paylaş Önceki YazıO KÖTÜ BİRİ DEĞİL, SADECE SENİ KENDİNDEN ÇOK SEVİYOR! Sonraki YazıSAKIN DEĞİŞME! SEN O DEĞİLSİN! 4 Haziran 2014