ANA SAYFA2013Kasım17BU YAZININ ALTINA İMZAMI ATARIM! Düşünce Defteri BU YAZININ ALTINA İMZAMI ATARIM! “Erkekler çok severler böyle kadınları.Birinin onlara muhtaç olduğunu görmek birçok duygusunu okşar erkeğin.” Aylin Kotil Geçen gün annemle yaşadığımız tartışmanın ardından, tesadüfen daha önce okumuş olduğum Aylin Kotil imzalı bu yazı tekrar sosyal medyada gözüme çarptı. Tam da içimden geçen bunlardı. Ailem dolaylı yoldan bana maalesef bunu öğretmişti. Güçlü olmayı! Her işimi kendi başıma halletmeyi. Çünkü ben tam ergenliğe girdiğim sırada ailemize küçük kardeşim katılmıştı. Doğal olarak onun hayata hazırlanması gerektiği sırada ben sorunlarımı kendi başıma halletmeyi öğrenmek zorunda kalmıştım. Yapımdan da kaynaklanan kimseyi zorlamamak, zaten işi olan insanları taciz etmemek için o yaşımda almamam gereken onca sorumluluğu almıştım omuzlarıma. Müge’nin dersleri kötü gidiyordu, ama hallederdi, Müge’nin kilo problemi vardı ama onu da hallederdi. Müge, kısaca evin başka bir ebeveyni haline gelmişti. Çünkü tüm bunları yaparken o, aynı zamanda kardeşlerine de davranışlarıyla örnek olması gerekirdi, aynı okulda okuduğu kardeşine ablalık yapması gerekirdi. Daha sonra onları buna alıştırdım. Müge, her işini hem de kardeşlerinin işlerini zaten kendi halledebiliyordu. Sorunlarını anlatıyordu ama yardım istemiyordu. Müge zaten güçlü bir kız olmuştu, kendini ezdirmez, ayakta dimdik durabilirdi. Ama kimse Müge’nin ne istediği, kimse Müge’nin nasıl hissettiği hakkında en ufak bir bilgiye sahip değildi. Çünkü Müge ağlayamaz, biriktirir biriktirir sinirlenir bir yerden patlardı, sonra Müge asi, sinirli ve agresif olurdu. Ama Müge bunlar değildi. Çünkü o, anlatamadıklarını en ufak bir sıkıntıda tüm yorgunluğunu, tek başına göğüslemek zorunda olduklarını kusardı. Çünkü yardım edin, zorlanıyorum, yapamıyorum tek başıma diyemezdi. O ablaydı, o evin en büyük kızıydı, akıllıydı, sorumluluk sahibiydi, saygılıydı. Müge hep böyle fişeklenmiş, her adımının bir öncekinden daha kuvvetli olması beklenmişti. İşte geçen gün yaşadığımız küçük bir anlaşmazlıktan ötürü anneme aşırı tepki göstermemin de nedeni buydu. Müge, artık yorgun. Müge artık tek başına birşeyleri sırtlanmaktan yoruldu. Ama “bunları bu yaşta söylemek daha utanç verici” dedi aklı, yine tüm sıkıntılarını, söylememesi gereken onca kelimeyle kalp kırarak anlattı. Ama Müge salak, kolayı varken o hep en zor olanı seçti. Sırtında onca yükle koşmaya kalktı. Hayatın her yönünde bunu yaptı. İşinde, eğitiminde, aşklarında… Çünkü herkes onu yaşıtlarından çok olgun, değişen toplumda eski normları kusursuz uyguladığı için sırtını sıvazlamaya devam ediyordu. Ama “Müge bu değil! Bu Müge, sizlerin olmasını istediği Müge, sizlerin eseri. Bu Müge’nin içine nine kaçmış, 25 yaşında değil” diyemedi yine. Sustu! İşte bana bunları yazdıran benim belki de böyle devam edersem ileride yaşayacaklarımı özetleyen ama öbür türlüsünü de yapamam ki, dediğim muhteşem Aylin Kotil yazısı… “Güçlü kadınlar vardır, her işlerini kendileri halletmeye çalışan.Anne babaları tarafından böyle yetiştirilen.Onlar kendi paralarını kendileri kazanmak isterler.Evdeki tüm tamirat, tadilat işlerinden anlarlar.Bir erkeğe mecbur kalmadan hayatlarını da devam ettirebilirler.Faturalarını da kendileri yatırırlar.Hemen hemen tüm işlerini kendileri yaparlar.Hatta etraflarının yükünü de üstlenirler.Özgürlüğü severler, dik durmayı da, güçlüdürler çünkü. Aşık olduklarında hissederek yaşarlar.Aşklarına kurallar koymadıkları gibi büyük beklentilere de girmezler.Sevdiklerinde problem çıkarmazlar.Bütün gün çalışıp durduktan sonra, akşamları yorgun da olsalar sevgilileri buluşalım dediğinde, hemencecik hazırlanıp sevgililerinin onları evden almalarına gerek kalmadan, o her nerdeyse onun olduğu yere giderler. Çoğu zaman sevgililerinin ya da kocalarının haberi bile olmaz yaşadıkları sıkıntıdan, yansıtmazlar çünkü.Para var mı, iş yerinde sıkıntı mı oldu, birine canı mı sıkıldı, hiç bunlarla yormazlar birlikte oldukları erkeği.Çünkü istemezler kimse onlara acısın. Sonra da bir bakarlar ki, bu kadar dik durmanın ve sorun çıkarmamanın karşılığında gerçekten de kimse onlara acımaz.Bu durum zamanla gelenekselleşir ve acınmama ile sorun çıkarmama hali yaşam tarzına dönüşür.Eskaza dayanamayıp sorunları paylaşmaya kalksalar, bu sefer de sorunlu kadın, kaprisli kadın, tahammül edilmez kadın damgasını yerler.Bu yüzden de terk edildiklerinde bile hiç seslerini çıkarmaz bu güçlü kadınlar!Terk eden erkek de bilir onun ne kadar güçlü olduğunu ve onsuz da yaşayabileceğini, içinde yaşadığı fırtınalardan bihaber. Sonra bir dosttan, eşten ya da tanıdıktan duyarlardı ki onu terk eden adam gitmiş erkeğe muhtaç yaşamak zorunda olan biriyle beraber olmaya başlamış.Erkekler çok severler böyle kadınları.Birinin onlara muhtaç olduğunu görmek birçok duygusunu okşar erkeğin.Onlara kendini erkek gibi hissettirir!Bu zayıf kadınlar erkeklere bağımlıdır. Mesela fatura falan yatıramazlar, anlamazlar çünkü.Nerden yatırılır onu da bilmezler.Ev ya da yemek alışverişi de yapmazlar, çünkü taşıyamazlar onca torbayı.Hep yorgun olurlar, bütün gün spor salonları,kuaför, o mağaza, bu mağaza gezerler.Akşama yemek yapmaya fırsat bulamazlar.Akşam eşleri eve geldiğinde bugün nereye yemeğe gidelim, diye sorarlar.En kötü ihtimal dışardan yemek söylerler.Zayıf kadınlar, doğurdukları çocuğa bakacak gücü de kendilerinde bulamazlar, pamuklar içinde yaşamaya alışmışlardır bir kere.Kendilerini hep altın tepsi içinde sunarlar.Huysuzluk da ederler ama bu erkeğin hoşuna gider, çünkü kadın ona muhtaçtır, söylenmeyen güçlü kadının aksine.Hiçbir şeyi beğenmedikleri gibi devamlı da mutsuzdurlar.Pek teşekkür etmezler, kıskançlık krizlerini de severler.Kocasının ve sevgilisinin hayatlarını da karartırlar.Erkekler bu kadınları asla terk edemezler.Çünkü o güçsüz, kırılgan bir kadındır.Ayrılırsa kurda kuzuya yem olur.Koruyup kollanmalıdır her an o!Zayıf kadınlar hiç çökmez, buruşmaz ve yıpranmazlar.Ancak işin ilginç yanı her zaman daha değerli olanlar da onlardır! Ve geride kalan güçlü kadınlar tüm bunların nasıl gerçekleşebildiğine sadece bakakalırlar”. Aylin Kotil @mugztheblogger 2007 senesinde Ayazağa Işık Lisesi ve ardından 2011 senesinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu olan Mugz yarışmaya, yazmayı çok sevme kontenjanından katılıyor. MugzTheBlogger; hayat, aşk, kariyer ve daha birçok konuda yazıları ile sizinle buluşuyor. Yazıyı Paylaş Önceki YazıÇOCUKLUKTAN ERGENLİĞE MİLENYUM NOTALARI VE 2000! Sonraki YazıKÖTÜ ÇOCUK VE GUDUBET ABLA! 17 Kasım 2013