ANA SAYFA2013Mayıs5KÜÇÜK ELLERİNLE SEN, NELER ÖĞRETİRSİN… Aşk-Evlilik KÜÇÜK ELLERİNLE SEN, NELER ÖĞRETİRSİN… Yazı öncesi tavsiye: Yazıyı okurken bunu dinleyin, gerçekten çok güzel oluyor… Sen kimsin, İyi misin? Kötü müsün? Bilmez! Ona zarar verecek misin? Onu sevindirip, güldürecek misin? Bilmez! Görür ama anlamaz, Görür ama tanımaz! Ama o parmağını öyle bir sıkı tutar ki, Hiç birşey hissetmesen bile, Sana verdiği güveni unutamazsın! O küçücük elleriyle sana söylemek istediklerini, İlk elini tuttuğun andan itibaren hiç unutamazsın… Onun karşısında türlü şaklabanlıklar yaparsın, Sonra döner kendine bakarsın, “Ne yapıyorum ben, kaç yaşındayım?” diye sorarsın, O ise, kahkahalarla gülerken sana, “İşte hayatta mutlu olmak bu kadar kolay!” der adeta. O ağlar, sen ise daha çok şaklabanlık yaparsın, Onun, o kahkahası tuhaf bir tatmin verir sana. Aslında bilmezsin ki, sana beş dakika önce “mutlu olmak çok kolay” dersini vermişti. Bir gururla kalkarsın, “Güldürdüm!” Bunu belki saatler, günler, aylar hatta yıllarca yaparsın. O güler, sen gülersin, Onun bir kahkası senin senelerine bedeldir! Ne varsa unutturur… O bir tutar parmağını sıkıca, Bir daha bırakmayacakmışçasına, Sana hiçbirşeyin veremeyeceği bir güven verir! Onun ilk gün verdiği dersi unutarak, sen de büyürsün onunla, Hatta o bile, verdiği o dersi unutarak büyür… Sonra döner o yılları hatırlarsın, Keşke “öyle masum ve bir gülücüğünün herşeyin olduğu yıllara dönsem” dersin… “Gece gece nereden geldi Müge bu aklına? ” diye soruyor olabilirsiniz. Dün (maşallah deyin!) annesinin benim en değerlilerimden biri olduğu bir çirkinle beraberdik. Yaşıtımız birinin görse, neler düşüneceğini hayal edemeyeceğimiz roller verdi bize, o çirkin, başarı ile oynadık. Akşam yatarken, aklıma kardeşim Melike’yi ilk kucağıma aldığım gün geldi. 12 yaşındaydım, aslında belki ben daha çocuktum. Ama artık ikinci kardeşim de geldiğine göre, ben büyümek zorundaydım. Artık çocukluk ve şımarıklık yapma şansım yoktu. Abla’ydım ben! Melike, daha gözlerini açamıyordu, bildiği annesinin memesinden başka birşey değilken, onun bile ne olduğunu göremezken bile, sıkı sıkı tutardı parmaklarımı. Bir yandan meme emer, bir yandan parmağımı tutardı sıkı sıkı! O çirkin şey dün parmağımı öyle tutunca aklıma, Melike’min bebekliği geldi. Canım sıkılırdı, keyfim kaçar, moralim bozulurdu, uyuyorsa onu izlerdim, Uyanıksa kucağıma alırdım, Onu kucağıma aldığımda, hissettiğim huzur kadar, Şu dünyada bir tek annemin elleri vermiştir o huzuru belki. Hani, sanki “sen, ben, tüm dünya karşımızda” diyordu. Ne kadar tuhaf hissederdim kendimi, hiçbir zaman hissetmediğim kadar kendimden emin ve güvenilir! Şimdi o benim, onu kucağıma aldığım yaşta, Benden çok farklı, Hala çocuk, Hala karnı acıkınca ağlıyor, Hala küsüyor, Hala şımarıyor, Hala oradan oraya koşturuyor, Hala oyunlar oynuyor… Çünkü o her ne kadar benim onu kucağıma alıp, Küçük anne olduğum yaşlarda olsa bile, en küçücüğümüz… O evin hiç büyümeyecek bebeği… O bizim, en mutsuz günlerimizde, Sarıldığımız umudumuzdu, O bizim, eksildiğimiz günde bile, Ayakta kalma sebebimizdi! O bizim, yıldığımız günlerde, Ufak bir çığlığı ile yıldığımız yerden kaldıran, Motivasyon pınarımızdı! Evet, bir bebek, Evet, o küçücük şey, Aslında boyutlarından çok farklı şeyler barındıran, Size tahmin edemeyeceğiniz dersler veren, bir filozof! Sanırım benim artık bir bebeğimin olmasının zamanı gelmiş=) P.S: Bu yazının ilham kaynağı o çirkin ve annesi sizi çok seviyorum! (Onlar kendini biliyor) @mugztheblogger 2007 senesinde Ayazağa Işık Lisesi ve ardından 2011 senesinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu olan Mugz yarışmaya, yazmayı çok sevme kontenjanından katılıyor. MugzTheBlogger; hayat, aşk, kariyer ve daha birçok konuda yazıları ile sizinle buluşuyor. Yazıyı Paylaş Önceki YazıJEAN PAUL GAULTIER'E SAYGI! Sonraki YazıZÜLFÜ LİVANELİ'DEN BEKLENEN KİTAP! 5 Mayıs 2013