ANA SAYFA2013Mart29Düzgün yaşamak ne zaman ayıp oldu? Düşünce Defteri Düzgün yaşamak ne zaman ayıp oldu? “Orta yaşlarında evli çocuklu bir kadınım. Bir adamla beraberim. Eşimle de mutluyum, onunla da…” Ya da… “Biriyle çıkıyorum. Seviyorum ama eski sevgilimi de unutamıyorum. Geçenlerde eski sevgiilimin yeni kız arkadaşına haddini bildirdim…” Ya da… “Kocamı başka bir kadınla bizim yatağımızda yakaladım, ben de onu başkasıyla aldattım. Sonra ayrıldık, şimdi beraberiz, çok mutluyuz…” İyi bok yedin, iyi halt ediyorsun… Bu anlattıklarım dizi filan değil, çevremdekilerin anlattıkları olaylar. Eminim ki, birçoğunuza da yabancı gelmeyecek hikayeler. Hadi diyelim ki, bana ya da bize gelene kadar abartılmış olsun, ama özünde bu işin aldatmak var ya, ben orada takılı kalıyorum. Onları da geçelim isterseniz… Dışarı çıkıyorum, sokakta elele tutuşup gezen çiftler birbirlerine değil, etraflarındaki diğer karşı cinsleri kesiyorlar. 50-60 yaşındaki adamlar, yaşına başına bakmadan torunu olabilecek yaştaki kızlar üzerinden almıyorlar gözlerini. Bilen bilir, çok modernimdir, hatta dekoltenin belli sınırlarda çok hoş olduğunu da düşünürüm, düşünürüm de… Meme, popo kısacası et görmekten midem bulandı artık. Yahu insanlar dışarı çıkarken, hadi kendini bilmiyor aynaya bakınca, ama eşi dostu, annesi babası da mı birşey demiyor? Kimse kusura bakmasın, bu yazıda kadınları eleştireceğim, gururunu, onurunu saygınlığını yitirmiş kadınları… Uzun süredir gerçekten istemiyorum dışarı çıkmak, çünkü her çıktığımda bunları görüp sinirlerim bozuluyor. Diyorum ya, ben olmayan bir dünyanın hayalini kuruyorum her gün, her dakika… İnanın, seks, yatak, aşk, yatmak kelimelerinden midem bulandı artık. Eskiden “Karı koca arasında olan, dışarı çıkmazdı” öyle derlerdi, derlermiş. Şimdi kimin ereksiyon sorunu var, kim evlendiğinde patlakmış, bilmeyen kalmadı… Şunu merak ediyorum; “Düz ve sade yani olaysız, entrikasız bir hayat sürmek çok mu zor?” Artık biz, “Nasıl biri?” sorusuna, “Kendi halinde biri işte…” cevabını veremiyoruz, dikkat ettiniz mi hiç? Bu konuyu, ara ara yazmaya, üzerinde durmaya devam edeceğim. Durmayacağım, gerçekten artık şerefli, namuslu önce kendine dürüst insanlar görene kadar. He beni kaç kişi okur, kaale alır, orası hiç umrumda değil! İnandığım bu benim. Susmayacağım! Neden mi? İnsan en saf duygularında, hislerinde kendine yani hayatına, varlığına bile saygılı ve dürüst değilse eğer, gerisi boştur. Ondan sonra ne toplumsal başarı ne de toplumsal istikrar bekleyin. Hiçbirşey beklemeyin! Sadece aşk ve evlilikte değil ki, işte bile aynı sorun! Adam çalışmıyor, hani Cem Yılmaz’ın bahsettiği gibi adeta “Günaydın” demek için para alıyor. Hadi bununla da kalmıyor, çalışanın da ayağını kaydırmaya çalışıyor. Kimsenin derdi ne aşık olmak ne çalışmak, ne de bir işe yaramak! Herkesin derdi birini boynuzlasam, birinin ayağını kaydırsam… Ben şuna inanırım; hepimizin belli yetenekleri vardır, birbirlerimizin eksiklerini tamamlayarak, başarılı olunur. Ama bu değişmiş, “İş yapmayayım, iş arkadaşımın eksiğini bulayım, hemen ispiritleyim” olmuş. Millet, eksik yapmamak için adeta paranoyak bir şekilde herkesten işkillenir hale gelmiş. Düzgün kalan, çalışmaya çalışanlar bile elleri ayakları birbirine dolaşıyor, yanlış yapacak diye. Ne kadar düzgün ve soyu tükenmekte olan “kendi halinde” insan varsa, evde oturuyor ya da oturmaya çok yakın. Çünkü sindirilmişler… Birçok genç yalnız, Barınamıyorlar, kimseye güvenemiyorlar, Mutsuz ve umutsuzlar… “Kızım ahkam kesiyorsun da, sen çok mu düzgünsün?” diyenlere; Değilim! Hatalarım elbet olmuştur, kalp kırmışımdır, yalan söylemişimdir, Ama, Kimsenin ayağını kaydırmadım, Kimsenin yuvasını dağıtmadım, Kimseye musallat olmadım… Özellikle son zamanlarda, inanılmaz şeyler duymaya başladım. Özellikle de kadınlardan yana… Gerçekten utanıyorum! Bekarların yaptıklarını daha yeni sindirmişken, evlilerin yaptıkları, bekarlarınkini sollar vaziyete gelmiş. Resmen cinsler rollerini değişmişler. Ben o kanunu kaçırmışım. Durum şu olmuş: kadınlar eve erkek atar, erkekler kendini naza çeker hale gelmiş. Nasıl iğrenç bir toplum olduk? Kimin kiminle yattığı, birlikte olduğu ya da kimin ne peşinde olduğu da beni gram ilgilendirmez! Herkesin özel hayatı. Lakin, eğer bu terbiyesizlik düzen bozuyorsa, iş veya aşk farketmez, bu toplumun yapısını giderek bozuyorsa, beni ilgilendirir! Afedersiniz, oynaşma derdine düşmüş herkes, ne olup bittiğiyle, etrafında olanlarla hiçbir alakası yok. Sanki dünya onların şeylerinin etrafında dönüyor. Sonra o insanlar çocuk yetiştiriyorlar. İnsanlar adeta, Araba misali, ne kadar benzin o kadar yol yaparım yani ne kadar para o kadar iş, Kadını, erkeği farketmeden, ne kadar çok insanla birlikte olursam, o kadar şan’ım yürür kıvamına gelmiş… Bu sadece metropol sorunu değil, aynı sorun kasaba, ilçe ve köylerde dahi var. Gerçekten dünyanın çivisi çıkmış derler ya, hakikatten çıkmış. Yeni dünya düzeni kanunu; Dürüst olma! Sadık olma! Ahlaklı olma! Doğru söyleme! Düzgün oturma! Edepli konuşma! Terbiyeli olma! Yaparsan şayet bunları yapmazsan, Yaşayamazsın! Varetmezler! Yok sayarlar… Okuyupta şaşırdıysan, Öyle olmuyor-muş arkadaşım! Yalan söyleyeceksin, Karşındakinin canını acıtacaksın… Aldatacaksın, Onunlayken başkasına bakacak, Gözlerine baka baka kalbini elinde paramparça edeceksin! Gönlün eylensin yeter… Ahlaksız olacaksın, Nerede yatıp kalktığın belli olmayacak, Peşinde onlarcası koşacak, Dilleri dışarıda… Yani düzgün, kendi halinde olmak “out” guys. Normal bir hayat yaşamak tuhaf oldu. Düz yaşamın olması, dışlanmana neden oldu. En basitimizin hayatında bile, hayatını darmadağın etmeye yetecek fındık kadar da olsa entrika var. Hayır bırak, hepimiz birbirimize karşı şizofrenik bir şekilde şüpheyle yaklaşıyoruz. Önyargılarımız bizi mutsuz edip, güvensiz kılıyor herkese, herşeye karşı… Ne oldu bizlere böyle? Ne zaman düzgün yaşamak ayıp oldu? Ne zaman sadakat düzüldü? Toplumun çivisi çıkmış! Ama buysa eğer hayat… Kendimi olabildiğince dışlamaya devam edeceğim toplumdan. Sanki ben bir mağaradaydım, yeni çıktım. Gördüğüm, duyduğum, şahit olduğum şeylere kabullenmeyi bırak, daha inanamıyorum. Neyi kabulleneyim? Yokum arkadaş böyle toplumun bir parçası olan aşkının da, işinin de içinde! Var olmayı reddediyorum! Öyleyse asosyalizm & nihilizm rulz! Sonuç: Büyümek, böyle bir dünyaya büyümek gerçekten çok kötüymüş. Keşke hiçbirşey anlamadığım, tek gerçeğimin kurduğum hayal dünyam olduğu o günlere geri dönebilsem… Ama herşeye rağmen ben gerçekten hala iyi şeylerin olabileceğini düşünüyorum… Mügz “The Dreamer…” @mugztheblogger 2007 senesinde Ayazağa Işık Lisesi ve ardından 2011 senesinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu olan Mugz yarışmaya, yazmayı çok sevme kontenjanından katılıyor. MugzTheBlogger; hayat, aşk, kariyer ve daha birçok konuda yazıları ile sizinle buluşuyor. Yazıyı Paylaş Önceki YazıSezar'ın hakkı Sezar'a! Sonraki YazıGÜNAHLARIM DİZİLİP BİR BİR KARŞIMA... 29 Mart 2013