ANA SAYFA2013Mart26Carrie Bradshaw olmak… Moda Carrie Bradshaw olmak… Çok büyük bir iddia biliyorum ama Carrie Bradshaw beni anlatıyor desem çok abartmış olmam heralde… Sex & the City gerek moda, gerek yaşam tarzı olarak kadınların hayatlarına bambaşka bir bakış açısı getirdi desek yanlış olmaz sanırım. Kariyer, aile ve cinsellik açısından kadınların gözleri önlerine alternatif bir yaşam biçimi sunan bir yapımdı. Milenyumun ve metropol kadınlarının yeni yüzüydü, Carrie. Sunulan ve anlatılmaya çalışılan kadın profili çok desteklediğim bir profil değil, fakat bunun karşısında da durmam. O kadar severdim ki, Sex & the City’i gerçekten beni alıp bir hayal aleminin ortasına bırakırdı. Evi, kariyeri, kıyafetleri, yazma kabiliyeti… Adeta kendimi onda bulurdum. (Tek bir farkla ben hala “Çılgın Bakire” misyonumu başarıyla sürdürüyorum;) Aykırı,özgüveni yüksek, kendi ayaklarının üzerinde durabilen ve başarılı… Carrie benim hep temellerini atmaya çalıştığım bir karakterdi. “Şimdi nereden çıktı Carrie, Müge?” derseniz, benim içimdeki Carrie her daim hayattaydı. Geçtiğimiz sene Carrie’nin gençliğinin anlatılacağı “The Carrie Diaries” dizisinin çekileceğini duyunca çok sevinmiştim, bu sene dizinin başlamasıyla, 10 küsürlü yaşlarıma geri dönüp, her Pazartesi’yi iple çeker hale geldim. Tam bir Carrie tadı vermese de, biraz olsun bize o günleri hatırlatıyor. Özellikle dizideki “Larissa karakteri keşke hepimizin hayatında olsa…” diye de geçirmiyor değilim, diziyi izlerken. Ayrıca bir de o, Sebastian Kydd nedir öyle? Hastasıyım! Peki, Carrie Bradshaw neden beni anlatıyor? 1) Ayakkabılara olan tutkum, Carrie gibi 17 yaşında değil, 5-6 yaşlarımda başladı. O zamanlar aldığım Barbie’lerin kıyafetlerinden çok ayakkabılarına bakardım. Bu tutkum daha sonraları 10-11 yaşlarımdayken, hayal ettiğim gibi ayakkabılar bulamayınca, onları çizerek devam etti. 2) Modaya olan ilgimi keşfefim ayakkabılara uygun kıyafetler çizmemle farklı bir boyuta taşındı. Adeta okulu filan boşlayıp, derslerde de olmak kaydıyla her yerde model çizer oldum. Eve geldiğimde Cnbc-e’den arta kalan zamanlarda Fashion TV tüm gün odamda açık, defileleri izler dururdum. Hatta ilgimi o kadar abarttım ki, müzik dergilerinden ünlüleri keser, moda dergisi hazırlardım. Günlük, 5 sayfalık sadece annemin ve varsa evdeki misafirlerin okuyucusu olduğu… 3) Giyim tarzım, o biraz değişik. Evet, benim de kendime ait bir giyim tarzım var diyebilirim. Yani hiçbir zaman kombinlere göre hareket etmem. Olmadık materyalleri bir arada kullanırım. Gerekirse hiç acımam kesip, kırpar kendime göre “giyilebilir” hale getiririm. Yani onu vücuduma uyarlarım, üzerime oturttururum. Ama kendime her zaman örnek aldığım Carrie’dir. Çünkü Carrie, etrafında kimse yokmuş gibi giyinir, kimse onu yadırgamayacakmış gibi. Bende biraz onun gibiyimdir, kimsenin ne düşündüğü, moda olup olmadığı beni hiçbir zaman ilgilendirmez. 4) İlişkiler… O konu çok şaibeli. O konuda daha dikiş tutturamadım desem, yeridir. Yani ilişki konusunda ben hala Carrie’nin 17 yaşındaki halinde takılıp kaldım=) Bu liste böyle uzayıp devam eder beni bırakalım da, hadi biraz Carrie’yi ve giyim tarzını hatırlayalım mı? İşte fotoğraflarla Carrie ve çılgın giyim tarzı=) Müge… @mugztheblogger 2007 senesinde Ayazağa Işık Lisesi ve ardından 2011 senesinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu olan Mugz yarışmaya, yazmayı çok sevme kontenjanından katılıyor. MugzTheBlogger; hayat, aşk, kariyer ve daha birçok konuda yazıları ile sizinle buluşuyor. Yazıyı Paylaş Önceki YazıSalopet modası Sonraki YazıSezar'ın hakkı Sezar'a! 26 Mart 2013