ANA SAYFA2013Şubat23Hayat izlerle güzel… Düşünce Defteri Hayat izlerle güzel… Düşün, 5 yaşındasın, Park, sokak veya bahçe… Nerede olduğun önemli değil, Bir masalın içerisindesin… Bazen kötü adamlardan kaçan prenses, Bazen ejderhayla kavga eden bir kahraman, Bazen uyuyan güzel, Bazen tsubasa… Masalının en heyecanlı yerinde, Sanki hayat “uyan çocuk” demek istercesine bir çelme takıyor ve Sert zeminle imtihan ederek uyandırmaya çalışıyor seni! Düşüyorsun… Önce canın acıyor, anlayamıyorsun, Vücudunun bir yerinde bir boşluk açılıyor, “Bu ne?” diye kurcalarken, Kırmızı birşey süzülüyor açılan boşluktan, Kan! Ama yılmak yok, seni hiçbirşey durduramaz… Kalkıyorsun, Çünkü kararlısın her neyse maceran savaşmalısın! İnatçısın! Yeneceksin! Sen kahramansın, sen prenses, sen en iyi futbolcu… Amacın var, hedefin üzerinde hiçbirşey seni durduramaz! Kaldığın yerden devam ediyorsun maceranın mola verdiğin en heyecanlı kısmından… Eve gidiyorsun, Annen “tentürdiyot” denen o şeyi basıyor yarana, Off yanıyooo ama o güven veren ses tonu ile, “Üfleyeceğim ve geçecek annem…” diyor annen, Güveniyorsun, ama yanıyor. Yalan söyledi. Olsun ama yandı geçti… Ama bir daha düşmemek için dikkat ediyor musun? Hayır! Yine o boşluk açılıyor ve renkli sıvı yine süzülüyor o boşluktan… Büyüyorsun… Düşmüyorsun, Ama yaralanıyorsun… Ama kan yok! O kırmızı sıvı yok! Hiçbir yerinde yanmıyor! İçin acıyor, Acıyor ama “tentürdiyot” süreceğin yeri bulamıyorsun! İz yok, boşluk yok! Nasıl geçecek? Bilemiyorsun… Güven veren o ses de yok! Düştünmü kalkamıyorsun, Hemen pes ediyorsun! Nerede o kahraman? Nerede o prenses? Nerede o kararlı savaşçı? Ne oldu hiçbirşeye rağmen savaşına, macerasına engel tanımayan küçük çılgın? Ne güzeldi o günler, yaramazlık yapardık, umrumuzda olmadan delice koşardık, düşerdik, Sonunu düşünmeden! Çünkü iyileşirdi ne olursa olsun! Ama büyüdük ya, içimizdeki o çocuk yok oldu, Öldürdük onu! Hepimiz katiliz! Kendi cesaretimizin, hayallerimizin, umutlarımızın Yani bizi geleceğe ve güzel günlere bağlayan tüm değerlerimizin katiliyiz! Çünkü biz, Çok özendik kocaman olmaya erkenden, İçimizdeki çocukla beraber, Hayatın sert rüzgarlarına karşı bizi ayakta tutacak tüm hevesimizi de kaybettik… Neden ki? Neden hep öyle kalmadık? Neden? Çünkü aslında biz aslında, En önemli şeyi unuttuk! İnsan büyüyünce değil, Büyüdükçe küçük kalarak mutlu oluyormuş… …. Ben yaralarımı severim… Ne zaman yaralarıma baksam, O cesur, hiçbirşeyden korkmadığım, Kötü insanların farkında olmadığım günler geliyor aklıma… Zaman zaman o yaraları deşerim, Sapıkça ama hiç geçsinler istemem… Onlar bana hep biraz çocuk kalabilmeyi, Böylece bu zor dedikleri hayatı çok ciddiye almamam gerektiğini hatırlatır… Dün akşam bunu dinledikten sonra, Aynada kendime bakmaya başladım, Sonra Kendime bakarken güldüm, Baktım çizgilerim var gözlerimin ve ağzımın etrafında sadece gülünce çıkıyor. Bir anda kendimden hiç ummadığım bir şekilde, Mutlu olmak için bir sebep buldum kendime… Ne kadar çok gülmüşüm ben! Gülmüşüm ki iz yapmış… Hani en çok kullandığın şey, en çok eskiyendir ya, Umrumda değil o çizgiler… Eskisin yüzüm! Çünkü, Ben o çizgilere her baktığımda, Mutlu anlarımı, Ben o yaralara baktığımda, En cesur ve korkusuz olduğum günleri hatırlıyorum… Hayat izlerle güzel, Hayat, bize güzel günlerimizi hatırlatan izlerle güzel! Ama iyi de olsa kötü de olsa o günleri hatırlamak, Kötü! Bittiğini anlamak, Geçtiğini anlamak kötü! O yüzden her anı bir hatıra olacakmış gibi yaşamalı insan… Yani, Carpe Diem guys=) İyi geceler… Müge… @mugztheblogger 2007 senesinde Ayazağa Işık Lisesi ve ardından 2011 senesinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu olan Mugz yarışmaya, yazmayı çok sevme kontenjanından katılıyor. MugzTheBlogger; hayat, aşk, kariyer ve daha birçok konuda yazıları ile sizinle buluşuyor. Yazıyı Paylaş Önceki YazıGülmeyin bana! Sonraki YazıSezar'ın hakkı Sezar'a! 23 Şubat 2013