ANA SAYFA2011Aralık3Ruhum, bedenime değil, hiçbir yere sığmadı bugün … Düşünce Defteri Ruhum, bedenime değil, hiçbir yere sığmadı bugün … Yazıp, yazmamak arasında çok gidip geldim. Ama konuşamıyorum bugün. İçimdekilerin bir şekilde dökülmesi, çıkması lazımdı içimden. Günlerdir hatırlamamak için deliliğe vurdum. Ama bugün ruhum bedenime sığmıyor. Aldığım nefesin farkında değilim, düşüncelerimi toparlayamıyor, odaklanamıyorum. Her zamankinden daha suskunum. Kelimelerim boğazımda düğümleniyor. Dalıyor gidiyorum uzaklara. Sanki bir yerlerde onu arıyor gibiyim… Özlemek enteresan bir duygu. Hele ki seneler içinde daha da artıyor ve bazı şeyler daha zor oluyor. Küçük bir kız çocuğuydum ben, bir adam sevdim. Artık çok uzaklarda ve hiç gelmeyecek. Ama o hayatıma giren ilk erkekti. Tombik elleri vardı, ilk kez elimi o tutmuştu. Her daim harika kokardı, parfümü hala burnumda. Saçımı ilk okşayan, yanağına hiçbir erkeğin veremeyeceği kadar sıcak bir öpücük bırakırdı ama bıyıkları gıdıklardı yanaklarımı. Yazmayı öğrendim, birbirimizi kıracağımızı anladığımda ilk mektuplarımı ona yazdım. Eğlenmeyi ve müziği çok severdi. Yemek en büyük zaafıydı. Alışveriş vazgeçilmezi, teknoloji hastasıydı. Siyaset dedin mi onun için akan sular durur, herkesi susturur o konuşurdu. Hırslıydı, hayallerinin ucu bucağı yoktu, sinirli ve içi içine sığmayan bir yapısı vardı. Bir o kadar da komikti hatta aramızda 29 yaş farkı olduğunu söylediğimde, istersem ona baba diyebileceğimi söyledi bir gün. Koca bir eşek sıpası olana kadar onun minik kuşuydum. Hayatıma girmiş en sadık erkekti o. Hayatta ne olursa olsun, seni hiç bırakmayacağını hissettiren, her gece sımsıcak saran, öpmeden “Tatlı rüyalar” demeden yatağına uğurlamayan bir adamdı o. Ben evlenmeyeceğim dediğimde, “Neden?” derdi. Çünkü onu hiç bırakmayacaktım. O ise, aslında gideceğini, hep yanımda olmayacağını, “Büyüyünce görürüm seni” derken çok belli ediyormuş. Onun gidişi sarsmazdı belki beni bu kadar. Söz vermişti bana, hep yanımda kalacaktı. Hiç bırakmayacaktı. O gün iki kez vuruldum. Hem sevdiğim adam beni bırakıp gitmiş hem de verdiği sözü tutmamıştı. O pembe bulutlar dağıldı, o bile bırakıp gittiyse, kim bırakıp gitmezdi ki. O gün anlıyorsun, kimsenin her daim yanında olmayacağını… O gün aklım başıma geldi. Yıllardır ayaklarım yere değimiyordu. Bir anda çakıldım. Tabanlarımın zonklamasıyla kendime geldim. Tüm bedenim adeta sarsıldı. Hiç bitmeyecek gibi görünen ömrün aslında çok kısa olduğunu anladım. Tam bugün gitti aramızdan o. Bıraktı ve gitti. Bugün, o gittiğin gün aklımdan hiç gitmedi. Her yerde anısı, o gün her an her yerde yaşanıyordu. Gittiğim hiçbir yere sığamadım. Uzaklarda bir yerlerde belki, bir yerlerden izliyor bizi. 4 sene oldu o gideli. Koskoca 4 sene… Bu kadar senede bir bebek çocuk olur konuşur, yürür, okula bile başlar. Onu o kadar sene görmesen neler değişirse, işte bizim hayatımızda o kadar değişti. Büyüdük, kocaman olduk… Dedim ki bugün bir daha ondan sonra her sene söylediğim gibi, onca kavga , çekişme, kalp kırıklığına değdi mi? Evet, kalbim kırılmıştı, çok üzülmüştüm belki ama bugün onların hiçbiri gelmedi aklıma. Hep yaşadığımız güzel ve mutlu dakikalar geldi. Ne kadar kalp kırıklığı bırakmışsa da mutlu anılarımız günlerimi doldurdu. Senin gidişinle bir kez daha anladım, bıraktığın güzel anılar kadar hatırlanıyor ve seviliyorsun. İnsan hep güzel hatırlamak istiyor belkide. Ama her sene birkaç kötü anı daha siliniyor. Bunu biliyorum… Kış aylarında uyuyamaz oldum ben. Hele ki kar yağınca aklım hep sende kalıyor. Üşüyor musun merak ediyorum. Kışları sevmemem bu yüzden. Gittiğin gün bende sadece senin yapmaktan zevk aldığın şeyleri yapma günü oldu, obsesif bir şekilde sevdiğin şarkıları dinliyor, sevdiğin yemekleri yiyor, sevdiğin yerlere gitmeye çalışıyorum. Hiç akılma gelmezdi bir P.Diddy şarkısında ağlayacağım, ya da kebap yerken lokmaların boğazıma dizileceği… Düşündüm, hayat çok tuhaf, hiç unutamam diyeceğin günü yılın sadece bir günü hatırlıyorsun, geri kalan günler sadece özlem var içinde, acıyı sadece bir gün hissediyorsun. Zamanla o acı, özlem ve keşkelere dönüşüyor. Bunu okuduysanız, ne yapıyorsanız bırakın. Ne yaşamış olursanız olun, size ne demiş olursa olsun yanınızdaysa odanızdan çıkın ve babanızı bir kere kokusunu içinize çekerek öpün. Bu da yetmez, onu ne kadar sevdiğinizi söyleyin. Yanınızda değilse arayın hatrını sorun, sesini duyun. Bazı zamanlarda tahammül dahi edemediğiniz “o ses” bile çok özleniyor. Son söylediklerini hiç unutmamaya çalışıyorsunuz, sesi kulaklarınızdan gitmesin diye. Bu gece bana bir masal anlat baba… Seni çok özledim, Minik kuşun… @mugztheblogger 2007 senesinde Ayazağa Işık Lisesi ve ardından 2011 senesinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu olan Mugz yarışmaya, yazmayı çok sevme kontenjanından katılıyor. MugzTheBlogger; hayat, aşk, kariyer ve daha birçok konuda yazıları ile sizinle buluşuyor. Yazıyı Paylaş Önceki YazıSENİ DÜŞÜNDÜKÇE, HIZLI YAŞIYORUM! Sonraki YazıOKUL BİTTİ! İŞ HAZIR! EVLİLİK NE ZAMAN? 3 Aralık 2011