ANA SAYFA2010Ağustos6Anladım! Çocuklardan mutluluğu, Engellilerden azmi ve Yaşlılardan tecrübeyi öğrenmeliyiz! Düşünce Defteri Anladım! Çocuklardan mutluluğu, Engellilerden azmi ve Yaşlılardan tecrübeyi öğrenmeliyiz! Gazetede artık günün son dakikalarıydı bir yandan çaresiz geleceğimi bir yandan da aşık olduğum adamı düşünüyordum. Ne yapmalıydım evet gazete benim için ideal bir yerdi. Kendimi buldum, hiçbiryere bu kadar istekli gitmezdim, gidemezdim.Peki hangisi iyiydi acaba Daily News’de çalışabilir miydim? Nasıl bir bölüm olmalıydı, hangi alana kaymalıydım? Peki ben acaba o çocuğu bir daha görebilecek miydim? Beni beğenir miydi acaba? Derken “Devam ediyormusunuz?”. Koltuğa serilmiş, günün yorgunluğunu atarken arkamdan gelen soruyla irkildim. Kafamı kaldırdım “Tabii” dedim çok sessiz bir biçimde. Temizlik yapan abi masada kalan tabakların bana ait olduğunu düşünerek iznimi de alarak toparladı. Sonra yanımdan aynı sakinlikte ayrılırken teşekkür ettim, önümden devam ederken abiyi tanıdım. Günlerdir zaten onu izliyordum. Bu abiyi (tahminen kırklı yaşlarında) gazetede özellikle bahçede olduğum zaman görüyorum bir ayağı sakat. Ve bütün gün arı gibi çalışıyor. Bugün de öyleydi, tıpkı bir hayalet gibi kimseyi rahatsız etmeden etrafı süpürüyor toparlıyayarak ilerliyordu. Zaten hayatın her anından ders alma gibi bir teşebbüs dizinim olduğu için bugün ne öğrenmeliydim. Sonra içimden başladım düşünmeye… Sonuç mu? Sonucum şöyle ben özellikle kendi adıma pay çıkartmam gerekirse en ufakkötü birşey bile anında moralimi bozar, umutsuzlaştırır ve kara kara düşündürür ve hiçbir şeyde yapmam. Zaten çözüm bulana kadar olay bir sonraki aşamaya atlar. Abiye baktım, o haliyle topallaya topallaya da olsa dakika yerinde durmadan çalışıyor. Kendime kızdım benim bu kadar yakınacak şeyim var, ya bu abiye ne demeli. Kimbilir bir dokunsam neler dökülür, neler anlatır… Şükret dedim ama olay sadece şükretmekte değil, olay o an bitmiyor. Hep hayatım boyunca yüklendim aileme, evet hepimizin eksikleri oluyor, kimse tam büyümüyor, olay ne para ne sevgi. Şimdi ona girmeyeceğim ama hiçbir zaman kıymet bilmiyoruz onu biliyorum. Gördüğüm, gözlemlediğim kadarıyla daha öncede yazdığım gibi bu abi arı gibi çalışıyor ama kimbilir içinde ne hayal kırıklıkları ve ukdeler kalmıştır kendine ve ailesine yapamadıklarına dair. Acaba ailesini onun bu azmini takdir ediyor mudur? bu da ayrı bir soru. Eğer sakatlığı doğuştansa onun için ilk yürümeye başladığı günden itibaren hayatının bir yanı mutlaka hep eksik kalmıştır. Önce koşamadı, yaşıtlarının arasına katılamadı. O gençliğini yaşamaya bir yandan da hayatını idame ettirme çabalarındayken zaten şirketlerimiz de bu kadar duyarlı olmadığı, sosyal sorumluluk üstlenmediğinden işe girmek için ne sıkıntılar çekti. Gelelim bugüne şu anda iyi kötü bir işi var. Devletimizin uygun gördüğü bonkör düzenli bir maaşla görünürde ailesine baktığını varsayıyoruz. Saydığım bunca şeye rağmen yılmamış, yüzünde bıkkınlığa dair tek bir ifade yok. Ama bizler öylemiyiz, staj yapmaya başladığımda ilk sorulan soru; “para alıyor musun?”. Çalışmak ve öğrenmek insanlara külfet geliyor. Hepimiz aniden süpriz bir şekilde oturup hayatın bize birşeyler sunmasını bekliyoruz. Biz hayatımızın kıymetini bilmiyoruz ki, ders çıkaralım. Bu abide mutlaka oturup gölge yerde dilenmeyi bilir, ama çözüm bu değil neyse. Derken 2. sigaramı yaktım belli ki çözümlemem uzun sürecekti. Tüm bunları düşünürkenBir anda gözlerim doldu . Ve pişman oldum, keşke daha önce aklıma gelseydi de takdir etseydim kendisini (ama Pazartesi gördüğüm ilk dakika bunu yapacağım). Yaptığı işin kalitesi vs. değil azmini. Aklıma ardından tenis turnuvasında hazırlanan gösteri programına katılan sakat tenis oyuncuları geldi. Ve işte dersler dizini; başarı herşeye rağmen hayattan kopmamak, engeller hep olacak bunların farkında olarak geçmişle değil dersleriyle ilerlemek. Onlar hayatın asıl kahramanları ve şükür elçileri. Onlar kesinlikle karanlıkta parlayan ışıklar. Tam bunları düşünürken önümden bana el sallayarak ve gülerek 2-3 yaşlarında bir çocuk geçti. Ve bugünün özeti hemen belirdi kafamda; olay bakmak değil, görebilmek. Hayatın içinde gözümüze batan o kadar çok mesaj var ki. Benim için bugün sunulan: “Çocuklardan mutlululuğu, Engellilerden azmi ve Yaşlılardan tecrübeyi öğrenmemiz gerekiyor” oldu. @mugztheblogger 2007 senesinde Ayazağa Işık Lisesi ve ardından 2011 senesinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu olan Mugz yarışmaya, yazmayı çok sevme kontenjanından katılıyor. MugzTheBlogger; hayat, aşk, kariyer ve daha birçok konuda yazıları ile sizinle buluşuyor. Yazıyı Paylaş No Older Articles Sonraki YazıNE GÜZEL GÜLDÜN O AKŞAM BANA... 6 Ağustos 2010